Herkese cumayı soran adam!

A -
A +

Sade ama birbirinden güzel avizelerin aydınlattığı geniş salon ne de hoş kokuyordu... Kapıdan içeri girdiğimizde yalnız olmadığımızı fark etmiştik. Yaklaşık on onbeş kişiydik. İçimizde birbirini tanıyanlar olduğu gibi hiç tanışmadıklarımız da vardı. Herkes farklı bir bölgeden gelmişti. Kiminin rahatsızlığı, kiminin heyecanı, kiminin sevinci yüzünden okunuyordu. Bu sessiz bekleyişin verdiği uhrevi hal herkesi iç dünyasından kopartıp ortak bir noktaya taşıyordu. Az sonra o gelecek... Onu beklemek bile beklemeye güzellik katıyordu. Nihayet işte kapı açıldı. Hepimiz âdeta çocuk gibi heyecanlıyız. Gülümseyen gözleri, ferahlatan sözleriyle tek tek hatırımızı sordu. Salonda kendine ayrılan kanepeye otururken; "Size bakın ne anlatacağım" dedi: -Bugün cuma değil mi? -Evet efendim. -Vaktiyle bir beldede herkesin tanıdığı bir zat varmış. Cuma günleri tanısın tanımasın herkese şöyle sorarmış: "Cumaya nasıl giderim?" Herkesin aklından aynı duygular geçermiş: "Bu adamın böyle sorması tuhaf değil mi?" Tuhaf ama soruyor işte. Neyse birkaç cümle ile tarif ediyorlarmış. Adam, teşekkür edip yoluna gidiyormuş. Ertesi hafta yine... Kime rastlarsa rastlasın. Aynı şehirde olmasına rağmen soruyor: "Söyler misiniz, cumaya nasıl giderim?" Fesuphanallah. Yahu bu adam bizimle dalga mı geçiyor? Neyse... Yine kimi gülerek, kimi öfkelenerek; kimi "Git işine kardeşim" gibi tersleyerek cevap veriyormuş. Ama adamda öfkeden eser yok. Hiç kimseye en ufak bir karşılık vermiyor... Sanki vazife gibi her cuma esnafa, bakkala, kuyumcuya önüne kim çıkarsa soruyor... Nihayet bir gün içlerinden biri merak etmiş: -Arkadaşlar, bu adam bizim buralı. Deli desen değil, el desen değil. Hepimiz biliyoruz. Ama bu niçin her cuma bize bu soruyu soruyor. Sizce bunda bir tuhaflık yok mu? Dinleyenler cevap vermişler: "E biz de ona bunu soralım." Ertesi cuma bu defa herkes onun yolunu gözlemiş... Nihayet, merakla beklenen an gelmiş. Esnafın ileri gelenleri, herkesin meraklı bakışları altında bir adım öne çıkıp sormuş: -Hem buralısın, hem hepimizden akıllısın; ama her cuma bize cumaya nasıl gidileceğini soruyorsun. Niye böyle yapıyorsun? Adam anlamlı gülen gözleriyle kendine pürdikkat bakan ahaliyi süzdükten sonra tane tane cevap vermiş: -Anladınız nihayet... Cumaya nasıl gidileceğini elbet ben de biliyorum. Sonra daha bir ciddileşmiş: -Ama bakın! Ben size bildiğimi dahi soruyorum. Ya siz? -?!. -Siz bilmediğinizi bile sormuyorsunuz. Ne biçim insanlarsınız? *** Biz bu menkıbenin bir cümlede saklı engin manasını idrak etmeye çalışırken, O hepimizi kendimize getiren tembihini gönüllerimize nakşediyordu: -Nasıl ama... Yazmaya değer bir hatıra değil mi? Nurullah Yıldız-İstanbul Adres: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.