"Bu şekilde buradan çıkamazsınız!"

A -
A +

Eski can ciğer komşumuzu İstanbul Cerrahpaşa'ya yatırmışlardı. Acı gerçeğe öğrenince yıkılmıştım. Pankreas kanseri imiş. Gözlerimin önüne dünya iyisi hanımı, yeni doğmuş ikizleri geldi. Üstelik iş arıyordu. O pazar ziyaretine gittim. Bir ay içinde erimiş, yatakta küçücük kalmıştı. Allah kimselere göstermesin. Ateşler içinde yanıyor, inim inim inliyordu. Üstelik kendinden ümidini kesmiş gözüküyordu. Başucundaki ağzı var dili yok refakatçi ise köyden gelen ağabeyiymiş. Kendimi tanıtınca "Sizden bahsetmişlerdi" dedi. Ardından ricada bulundu: -Dün geceden beri böyle inliyor. Büyük abdeste çıkamıyor. Lavman rica ettik. Hemşireler doktor gelmeden olmaz dediler. -Nasıl olur, dedim. Zaten onun derdi ona yetiyor. Bir de doktor gelmesini mi bekleyecek? Hemen sağa sola koşturup nöbetçi doktora ulaştım. Meğer hiç de ilgisiz değillermiş. Az sonra geldi. Durumu kendisine anlatınca da, "Burası koğuş. Bu tür müdahaleyi burada yapmak olmaz. En iyisi lavman için acile sevk edeyim. Sonra geri getirirsiniz" dedi. Gerçi ben yarım saatliğine ziyarete gelmiştim ama şimdi iş başa düşmüştü. Bir ambulans çağrıldı. Hasta iki blok öteye de olsa başka gidemezdi. En çok bir saatte tekrar koğuşa geri dönecektik. Dolayısıyla koğuştaki her şeyi olduğu gibi duruyordu. Hatta ağabeyi bile gelmemişti. Başımıza geleceklerden habersiz ambulansla iki blok ötedeki acile gittik. Durumu anlattık. Muayene sonrası lavman yapıldı. Ama asistanlar "Daha işin var!" diyor, hastayı göndermiyordu. Dedim ki: "Hocam, ziyarete gelmiştim ama durum böyle gelişti. Zaten bu hasta size ait değil. Gönderin koğuşuna ne olur." -Hayır amca, hastada hayli safra var. Tüm ifrazat tamamlanmadan gönderemeyiz. -O ne kadar sürer? -Duruma bağlı. Belki sabaha kadar. Şaka yapmıyorlardı. Eyvah şimdi ne yapacaktım? Yalvarmaya başladım. -Doktor bey. Buraya sadece ziyaret için gelmiştim. Hastanın kimsesi olmadığı için nöbetçi doktora ricada bulunmuştum. O da sadece lavman için... -Amca boşuna dil dökme. Sizi bu şekilde buradan çıkartmazlar. Sedyedeki komşum burnunda hortum safra çıkartmaya çalışırken kısık sesle rica ediyordu: -Beni böyle sedyede bırakma! Yatağıma götür ne olur? Allah'ım ne yapmıştım böyle? Bu hastayı neden yerinden oynatmıştım? Şimdi burada ne olacaktı? Bir şey olursa kime ne diyecektim? Ter su içindeydim. Akşam olmuş hava kararmaya başlamıştı. "Rabbim" dedim, "Bana bir çıkış yolu ver ne olur..." Derken içeriye yeşil üniforma üzeri beyaz gömlekli tombulca bir doktor hanım girdi. Onu görünce asistanlar toparlandı. Anladım ki gece şefi. Zaten asistanlardan biri gelip kulağıma fısıldadı. İzin verirse ancak o verir. Sen git derdini ona söyle. Eyvaah doktor çok otoriter bir hanıma benziyordu!.. (Devamı yarın) Emin Ceylan-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.