Hırsızı kaçıran kıyafet!..

A -
A +

Dokuz yaşındaki kızım ve annesi yaz tatili için memlekete gideceklerdi. Hanım bir yandan valizleri hazırlarken bir yandan ciddi (!) tembihlerde bulunuyordu: -Sakın ocağın altını açık bırakma. Buzdolabının kapağını açık unutma. Kapıyı pencereyi açık bırakma. Hanım oldukça titizdi. Ama onu üzmeyecektim. Çünkü kafamdaki plan başkaydı. Onlar tatilde olduğu sürede evde yiyip içmeyecek mutfağı falan kirletmeyecektim. Eşim ve çocuğum kazasız belasız memlekete ulaşmışlardı ya gerisi mühim değildi. Bir gün iki gün derken bekârlığa tez alıştım. Şu var ki geceleri yalnızlık pek zor oluyor evde ses seda çıkmayınca can sıkıntısı uykulu insanın dahi uykusunu kaçırıyordu. Bu yüzden hava ışır ışımaz evden kaçarcasına ayrılıyor, gece de alabildiğince geç geliyordum. Hoş, bazı gece iş yerinde sabaha kadar çalıştığım da oluyordu. Gece yarısı geldiğimde kimseye rahatsızlık vermemek için âdeta merdivenlerden bir gölge gibi süzülüyordum. Hanım sıkı sıkıya tembih etse de yazın bunaltıcı sıcaklarını ancak evdeki bütün pencereleri açıp cereyan yaptırarak atmaya çalışıyordum... O gece yine gözüme uyku girmemiş, sabah namazına kadar kitap okumuştum. Sahabenin hayatı, Sevgili Peygamberimize olan bağlılıkları, İslamiyet'in yayılması için aç susuz verdikleri mücadele sessiz ortamda pek içime işlemişti. O halet-i ruhiye ile kalktım. Şöyle huşu ile bir sabah namazı kılayım dedim. Hacca giderken aldığım ve ara sıra namazda giydiğim beyaz entarimi giyip takkeme de bir beyaz tülbent sardım. Sokak lambasının içeri sızan loş ışığı sanki bir rüyada hissi veriyordu. Bu duygu bozulmasın diye lambaları bile yakmamıştım. Allah'ım ne sakin ne huzurlu bir ortamdı... Bedenim evde olsa da ruhum sanki Kâbe'de idi. Ama o da ne?!. Yatak odasından salona adımımı atmam ile gördüğüm kocaman karartı ve beraberinde duyduğum korku dolu çığlık yüreğimi ağzıma getirdi: -Hii! Annnee!.. Öyle bir korktum ki olduğum yere düşeyazdım. Ben korkuyla kendimi yatak odasına atarken, gördüğüm karartının da feryat ederek kendini açık duran camdan aşağı bıraktığını hayal meyal gördüm. Tüylerim diken diken oldu. Ne huşu kalmıştı bende ne hudu... Saniyeler içinde cesaretimi toplayıp pencereye seğirttim. İri yarı birisi belini tutarak, sürünürcesine apartman bahçesinden sokağa doğru kaçmaya çalışıyordu. Tamam bu, hırsız olmasına hırsızdı da, birbirimizi görür görmez nasıl da cin çarpmış gibi korkmuştuk? Ben hiç beklemediğim anda evde bir karartı görünce korkup geri sıçramıştım ama hırsız niçin benden bu derece korkup kendini ikinci kattan aşağı atmıştı? Bunun sebebini de şaşkın bir halde lambayı yaktığımda suratıma bakarken anlamıştım. Aynadaki aksim üzerimdeki bembeyaz cilbab, başımdaki beyaz takke ve tülbent ile tıpkı bir hayalet gibi duruyordu. Arkamdan vuran ışık demek ki hırsıza beni nasıl da heybetli göstermişti... > Fahri Dizi-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.