Bir anlık öfkenin sonu!..

A -
A +

Afyon cezaevi savcılığım döneminde mahkumların rehabilitesi için düzenlediğim ve şehrin valisi, il jandarma alay komutanı ve emniyet müdürü başta olmak üzere mahalli erkanın eşleriyle izlediği, çok beğenilen piyes Afyon'da yankı uyandırmıştı... Şehrin ahalisi de bu piyesi izlemek istiyordu. Birkaç hafta süren gösteri şöleninde alkışlar yine bol kesedendi. Yine hayranlar hayranlıklarını gizlemiyor, yine Osman'ın muhteşem sunuculuğu kim bilir hangi genç kızın yüreğini ağzına getirirken, emsallerini kıskançlık ateşiyle yakıp kavuruyordu... Bu rüya birkaç hafta sürmüş sonra herkes koğuşuna Osman da hücresine hapsedilmişti. Aradan iki ya da üç gün geçmişti. Mahkumları dolaşıyordum. Hücre cezası alanların mahkum diliyle volta atma imkanı yoktu. Ona ancak savcının izni gerekiyordu. Emir verdim, hücreyi açtırdım. Yaşadığı inişli çıkışlı süreç dayanılacak gibi değildi. Desteğe ihtiyacı vardı. Hücre kapısı aralanır aralanmaz üzerime seğirten Osman, korumalarımın yüreğini ağzına getirmişti. Ama ben gözlerindeki manayı anlıyordum. "Bırakın gelsin!" dedim. Osman, içi göynümüş halde yakama asıldı. Sonra o iri cüssesiyle boynuma sarılıp hıçkırmaya başladı: -Ah savcım, bir sene önce neredeydin? Niçin çıkmadın karşıma, niçin?!. Bir arkadaştan öte baba şefkatiyle içini dökmesi için öyle bekledim. "Bize senin verdiğin gibi değer mi veren vardı? Adam yerine koyan mı vardı? Konuşarak anlaşmayı öğreten mi vardı? Ah şimdi bu hücrede yatar mıydım? Ah bir anlık öfkeye ömrümü mahpusta çürütür müydüm? Savcım söyle şimdi ben ne yapayım?" Pişmanlık gözyaşları oradakilerin nasırlı kalbini bile duygulandırmıştı. Yapacak bir şey yoktu. Sabır dileyip arada bir gelip dertleşeceğimi söyleyerek ayrıldım. Ben, hayatta hiçbir mahkumun suçunu sormadım. Çünkü biliyordum ki "suç" bir anlık öfke sırasında işlenen ve o "an"dan sonra da, bir ömür vicdan azabından öte insana hiç faydası olmayan bir şeydi. Ama hücre cezalı Osman'ın suçu ibret alınması bakımından gerçekten önemliydi. İnanmayacaksınız ama trafikte araç kullanan iki şoförden sadece biriydi Osman. Araçları bile çarpışmamış. Acı frenle birlikte araçlarından inmişler sonra da "kör müsün dikkat etsene!" tarzında birbirine diklenmişler. İkisi de öfkesini kontrol edemeyince birbirine saldırmışlar, çıkan kavgada karşı tarafı bir bıçak darbesiyle öldüren Osman olmuş. Osman ki o an nasıl çıldırdığını, nasıl öfkelendiğini, öfkesine nasıl hakim olamadığını hâlâ anlamıyor, anlayamıyordu. Ve o Osman ki, gerçekten normal zamanda bir edep timsaliydi. Mazlum, mütevazı, terbiyeli bir delikanlı. Ama o bir anlık öfkede, kendine hakim olamadığı için önce uzun süre hücre, ardından uzun yıllar hapis hayatı çekecekti. Ve tabii bir ömür boyu da vicdan azabı... Av. Necati Özdemir-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.