"Yine o kadın değil mi?.."

A -
A +

Allah her ikisine de uzun ömür versin yaşlı bir annemle babam var. Her ikisinin de çok şükür sağlığı yerinde. Ama bir yastıkta kırk yılı bile geride bırakıp elli yıla merdiven dayayan bu iki insanın son demlerinde yaptığına bakın. Bu yaşta nereden çıkmıştı bu dava? Annenle baban ayrılıyorlarmış dediklerinde ilkin şaka sandım. Allah'ım şu başımıza gelene bak. Babamı arıyorum "Kızım annenin cahilliği, benim hiçbir kabahatim yok!" diyor. Annemi arıyorum iki gözü iki çeşme ağlıyor. Elinden gelse babamı bir kaşık suda boğacak. -Anneciğim bu yaşta hâlâ neyin kavgası bu? Torunlarınız bile çoluk çocuğa karıştı, yapmayın ne olur?. Ama annemin bir inadı tuttu mu dünya bir araya gelse vazgeçirtemez... Üstelik dert yandığı konular da yıllar öncesinde kalmış aile içi meseleler. Daha da önemlisi annem kendi başına avukat tutup dava açacak biri değildi ki... Nihayet telefonda hem ağlayıp hem de "Şahidim de o olacak" deyince, -Yine o kadın değil mi, dedim. Nasıl üzüldüm, nasıl kahroldum anlatamam. O kadın dediğimiz annemin amcasının kızıydı. Çocukluğumdan beri hep yalvarmıştım: -Anneciğim ne olur o kadından uzak dur. Senin aklını çeliyor. Aile huzurumuza mani oluyor. Annem ise her defasında beni susturmuştu: -Çok konuşma! Sen ne bilirsin? O benim amcamın kızı. Ama çocuk da olsam görüyordum. Annem ne zaman o kadınla bir araya gelse akşama evde bir huzursuzluk çıkıyordu. Ah zavallı annem... Ne kendi akıl ediyor, ne de o dedikoducu kadından başkasının aklını dinliyordu. Zaten kendimi bildim bileli annem babamın akrabalarına düşman gibi davranmıştı. Kocasının akrabasına bu derece kindar davranan bir başka kadın görmemiştim. Şimdi bir de amcasının kızıyla bir olunca bu öfkesinden gözü hiç bir şeyi görmez olmuştu. Babamın hakkını alamam. Babam annemin hiçbir akrabasına karşı kötü davranmamıştır. Kaldı ki neneme, yani annemin annesine yıllarca evimizde babam bakmıştı. Hatta nenemin vefatında kadıncağızın cenazesine, kendi öz oğlu gelmemişti. Beyefendi kahvede kağıt oyunundan kalkıp gelmeye tenezzül etmemiş de nenemin cenazesine bile babam sahip çıkmıştı. Bizler büyüdük, her birimiz işte öylesine evlenip yuva kurduk, çoluk çocuğa karıştık. Annemin babama nefreti ise hiç geçmedi. Tamam da bu kadarını beklemiyorduk. Elli yıllık yuvayı ele güne rezil olacağımızı düşünemeden yıkmaya kalkacağı hiç aklımıza gelmezdi. Meğer o fitneci kadın hem avukat ayarlamış, hem anneme yalancı şahitlik yapmış, hem de kalacak yeri olmayan annemi güya sahipleniyor gibi kendi evinde adeta göz hapsine almıştı. Yansak yakılsak da şimdi halen kanuni süreç devam ediyor. İki yıldır da annem ile babam fiili olarak ayrı. Her ikisi de perişan. Her ikisi de karşı tarafın haksız olduğunu söylüyor. Yetmiş-seksen yaşında iki insanın bu hale düşmesi evlat olarak çok ağırıma gidiyor. Ama iki yaşlı insanı hele de annemi ikna edemiyorum. Bu arada ne oldu biliyor musunuz? Hiç durduk yerde, inanın o kadının kendi kızının yuvası dağıldı. Damadı da doktordu. İki de çocukları vardı. Dışarıdan bakıldığında çok da huzurlulardı. Ne oldu bitti ise şiddetli geçimsizlikten mahkemeye müracaat etmişler ve hem de bir celsede boşanıvermişler. Yetmiş yaşındaki annemi, seksen yaşındaki babama karşı fitleyen kadın şimdi kendi kızının hiç hesapta yokken dağılan yuvası için ağlıyormuş. Peki bize yazık değil mi? Şimdi bu iki yaşlı insan bu yaştan sonra bir başlarına ne yapacak? Rumuz: "Gözyaşı" - Muğla > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.