Mahalleyi ayağa kaldıran feryat!

A -
A +
"Bir anda gelin kızın evinin önü ana baba günü olmuştu. Herkes birbirine soruyor, kimse neyin ne olduğunu bilmiyordu. Bu arada acı acı siren çalarak gelen ambulans işin ciddiyetini ortaya koyuyordu. Bu arada polisler de gelmişti..." Mevlit, askerden döndüğünde, evleneceği kız, kaynana yanına gelin gelmeyeceğinde ısrar edince, hem delikanlının morali bozulmuş hem de yalnız yaşayan annesi çok üzülmüştü. Ama ana yüreği oğlunun mutlu olması için ayrı kalmaya da razıydı. Yeter ki Mevlit evlenip yuva kursun. Mevlit ise öyle düşünmüyordu. Annesi bu yaşına kadar nasıl ona baktı ise, o da bu yaştan sonra annesine öyle bakmak istiyordu. İyi ama sevdiği kız, kendi annesi hakkında böyle düşünemiyordu? Mevlit, işte hayatın bu gerçeğini bilmiyor daha doğrusu kabullenemiyordu. Biz olanlardan habersizdik. Davetiyeyi aldığımızda sevincimizi paylaştık: -Halime Abla en çok yalnızlıktan kurtulacaksın ya ona memnun olduk. -Nerde o talih? Gelin istemediği için ayrı eve iniyorlar. Düğün günü en çok da "kaynana istemeyen gelin kimmiş?" diye bakmaya gitmiştik sanki. Doğrusu hanım hanımcık çıtı pıtı bir kızdı Gülseren. Hem de kendisini kutlayanlara da saygılıydı. Ne var ki Mevlit'in canının sıkkın olduğu düğünde bile belli oluyordu. İki genç yine mahallede ayrı bir evde hayatlarını birleştirmişti. Halime Abla da kendinden beklenen olgunluğu gösterip düğün salonundan doğruca kendi evine gitmişti. Tamam bu düğün içimize sinmemişti ama sonunun bu kadar acı olacağını da beklemiyorduk. İnsan evine kabul etmese bile misafirliğe de hayır der mi? Nedendir bilinmez gelin kız, kaynanasını görmeye tahammül edemiyormuş. Mevlit ise bu anlamsız tepkiye çıldırıyormuş. Tabii biz aralarında başka ne konuşma olduğunu nereden bilebiliriz ki. Bu evliliğin üzerinden çok geçmemişti... Bir gün mahallede bir feryat ki ortalığı inletiyor. Amanın bu Halime Abla'nın feryadı... -Yetişin komşular... Oğlum ölüyor yetişin... Yavrum bıçaklandı yetişin... Bir anda gelin kızın evinin önü ana baba günü olmuştu. Herkes birbirine soruyor, kimse neyin ne olduğunu bilmiyordu. Bu arada siren çalarak gelen ambulans işin ciddiyetini göstermişti. Polisler de gelmişti. Halime Ana'nın feryadına dayanamıyorduk. Görevliler "Dağılın! Haydi kenara çekilin!" diye bizi engellemeye çalışırken sağlık ekipleri de içeriden sedye içinde Mevlit'i çıkarıyordu. Allah'ım gencecik oğlan ambulansın sedyesinde âdeta cansız yatıyordu. Başında serum merum takılı olduğu halde telaşla hastaneye yetiştirmeye çalışıyorlardı. Yaralı, giderken etrafta bir dalgalanma oldu. Ardından hıçkırıklar içinde polis nezaretinde Gülseren'i evden çıkardılar. Ayılıp ayılıp bayılan Halime Abla'yı ise ayrı bir ekip sakinleştirmeye çalışıyordu. Her şey bir saatin içinde olup bitmişti. Nasıl oldu ne oldu hiç anlayamamıştık. Akşama kara haber tez ulaştı. Mevlit kurtarılamamış, hayatını kaybetmişti. Zavallı Halime Abla'yı artık kim teselli edebilirdi ki?.. Daha hayatının baharında koca katili olan Gülseren de hıçkırıklara boğuluyor, bir anlık öfke krizinden dolayı kendini affedemiyordu. Mahkeme sonrasında her şey ortaya çıktığında öğrendik ki, o gün Mevlit ısrarla annesini misafir etmek istemiş. Ama ziyaretin sebebini anlamayan ya da kabullenemeyen Gülseren şuur altındaki panikle yerinden zıplamış. -Siz beni kandırdınız. Evlenene kadar kandırmışsınız!.. Halime Abla, "Kızım yok öyle bir şey" dese de tartışma bir anda öfke topuna dönmüş. Sinirlerine hakim olamayan gelin elindeki bıçağı hiç beklenmedik bir şekilde kendine laf yetiştirmeye çalışan Mevlit'e saplayınca ekmek bıçağı oğlanın tam kalbine isabet etmiş. Bir anlık çılgınlık işte... Gülseren de hâlâ yaptığına akıl erdiremiyor, çok sevdiği kocasının ardından hapiste gözyaşı döküyormuş. Halime Abla bir ay içinde çöktü. Kim dayanabilirdi ki? Yüreği ağzında asker yolu beklemişti. Mürüvvetini göreceğim demişti. Şimdi oğlu genç yaşta toprağa, gelini hiç sebep yokken hapse girmişti. Kendisi ise hayatının geri kalan kısmını kimsesiz ve acı içinde yaşamaya mahkum olmuştu. Rumuz: "Çile"-Ankara Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.