"O gün de 12 Eylül o gün de cumaydı"

A -
A +

12 Eylülün herkeste ilginç bir anısı vardır. O yıl ben de üniversiteye yeni başlamıştım. Geçmiş gün niçin bilmiyorum ama 11 Eylül 1980 Perşembe günü öğleyin yola çıkıp üç saat sonra akşam üstü kendi şehrime inmiştim. O yıllarda nasıl da birbirimize tutkunduk. Bir vilayete geldiğimizde önce gidip bürodaki arkadaşlarla görüşmek orada olduğumuzdan haberdar etmek şiarımızdı. Ben de öyle yapmış büroya uğramıştım. Büro amiri Ahmet Bey, Celal Abi'ye dedi ki: -Bak ekibe bir kişi arıyordun. O da geldi işte. Sonra bana döndü: -Bugün buraya geldiğinden babanların haberi var mı? -Yok. -O zaman sen yarın da geçsin, cumartesi günü eve gelmiş ol! Niçin böyle yaptığını biliyordum. Cuma günü kitap satışlarımız vardı. Çıkacak ekibe katılmam isteniyordu. İslam âlimlerinin yazdığı birbirinden faydalı eserlerin insanlara ulaştırılmasından daha zevkli bir uğraş olabilir miydi? O gece de çocukları memlekette olduğu için bir süredir yalnız kalan Celal Abi'nin evinde kalacaktım. Ertesi sabah bizi bekleyen sürprizden haberimiz yoktu. Ertesi gün beni sabah namazına uyandıran Celal Abi'nin yüzünde bir kaygı vardı: -Ya ihtilal olmuş ya?!. Pek bir şey anlamadım önce. İhtilal kelimesi tamam da nasıl bir şey olduğunu yaşamak değişik bir duyguydu. Celal Abi daha olgun olduğundan "tüh tüh!" deyip duruyordu. Sabah olmuştu. Sokakta askerler ve askerî araçlardan başka kimse yoktu. Celal Abi, "kitap satışı da kaldı!" deyince bende jeton düştü. Cevap bulamadığım sorular beynimde çarpışmaya başlamıştı. İhtilaldi bu. Kapı çalınsa, evi aramaya gelseler ben bu evde niçin kaldığımı nasıl açıklardım? Sabahladığım ev ile kendi evim şehrin iki farklı ucundaydı. Hiçbir aracın çalışmadığı ve sokağa çıkmanın yasak olduğu bir günde evime gitmek istesem nasıl giderdim? Bir şey yapmayıp bir süre bu evde kalsam pazartesi günü tekrar üniversiteye dönmem lazım. Artık ailemin nasıl şaşıracağını babama ne diyeceğimi hesaba bile katmıyordum. Celal Abi de ne diyeceğini bilmiyordu. Sonunda istişare ettik. Niyetimiz halis değil miydi? Öyleyse kolluk kuvvetlerine öğrenci olduğumu, bir arkadaşımın evinde sabahladığımı ve şimdi evime gitmek istediğimi söyleyecektim. "Hadi Allah yardımcın olsun" diyerek savuşturdu beni. Sokağa çıktığımda in cin top oynuyordu. Tek korkum sokağa çıkma yasağını ihlal etmiş olmamdı. Derdimi anlatamayacağım bir asker veya subaya rastlar da sorgusuz sualsiz tutuklanırsam halim ne olurdu?!. Ama çok enteresandı. Mahalleden şehrin ortasına doğru yürürken geçtiğim hiçbir yerde kimseyle karılaşmıyordum. Az önce sokaklarda vızır vızır geçen askerler nereye gitmişti? Hiç kimseyle karşılaşmadan kentin şehirler arası trafiğinin de aktığı caddeye kadar geldim. Ankara istikametine giden bir yolcu otobüsünü durdurmuşlar kimlik kontrolü yapılıyordu. Doğruca, kontrol noktası amiri olan asteğmenin yanına vardım. Daha ben ağzımı açıp üniversite öğrencisiyim, memleketime gelmiştim derken, asteğmen "Yani yolcusun, yoldan geldin" diyerek sorudan çok kanaate benzer bir şey söyledi. Ardından bir askere emretti: -Adresine dağıtım yapacağınız bir kişi daha. Hemen götürün! Bir asker "Benimle gel!" dedi. Ne olduğunu anlamadım. Yani şimdi beni askerî cemse ile evime kadar mı götüreceklerdi? Meğer yolcular adreslerine böyle dağıtım yapılıyormuş. Nasıl geçeceğimi kara kara düşündüğüm sokaklardan şimdi adrese teslim eder gibi evime askerî araç götürüyordu. Yaşadıklarıma inanamıyordum. Nasıl bu kadar kolay oluvermişti her şey? Asteğmen ve beni evime getiren askerlere teşekkür ederken fersah fersah uzaklarda olduğumuz halde bizlerin selameti için duasını eksik etmeyen öpülesi elleri tuhaf duygularla hayal ediyor, Rabbime şükrediyordum. Bahçeden içeri girdiğimde mini köpeğimiz ayaklarıma dolanırken, "İhtilal sabahı sen ne arıyorsun burada" diyen babamı, yaşadıklarımı inandırana kadar akla karayı seçmiştim. Selim Can-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.