"Sakın ola nikahını verme!"

A -
A +

Vazifeli olduğum sağlık ocağı personeliyle ilgili, Sağlık Gurup Başkanlığımıza bir ihbar mektubu yazılmış, aynı zamanda Sağlık Grup Başkanı da olan Başhekim, bu ihbar mektubunu, söz konusu sağlık ocağının hekimi olarak bana vermiş ve "şu mektubu araştır bakalım!" demişti. Bu sebeple sağlık ocağında çalışan ebe hemşire ve sağlık memurunun ifadelerine başvurmuş, kimse suçlamayı kabul etmeyince de soruşturmayı bir rapor halinde başhekime sunmuştum. Konu böylelikle kapanmıştı. Aradan çok geçmeden, çalışanlardan sağlık memuru bir akşam üstü odama gelerek mektubu kendisinin yazdığını itiraf ettikten sonra, hemşire ile gönül ilişkisi olduğunu kabul etmiş ve benden bu konuda yardımcı olmamı istemiş, yemin billah ederek, ailesini mağdur etmeyeceğini söylemişti. Ardından mantığıma da uygun gelen şu yorumu yaptı: "Eğer eşim, böyle bir fedakarlıkta bulunmazsa zaten her şey ortaya çıkınca işsiz kalacağım. Böylece çoluk çocuğum da mağdur olacak. Ama nikahını hemşire ile evlenmem için verir ise, ben her ikisine de gül gibi bakarım. Hiç kimse de mağdur olmaz." Ona değil de, çoluk çocuğuna acıdığım için bu teklifi kabul ettim. Birlikte evine gittik. Kadıncağız ve adamın üç çocuğu bizi kapıda görünce çok şaşırdılar. Çok heyecanlandılar. Benim için parçalanıyorlardı. O an içim cızz etti. Benim hangi rezil bir duruma aracı olmak için geldiğimi bilse acaba yine bu ikrama devam eder miydi? Yoksa yüzüme tükürür müydü? Konuya neresinden başlayacağımı beceremeden anlattım. Ardından dedim ki kocan senden bu fedakarlığı isterken kendisi de bir fedakarlık yapacak. Oturduğunuz evin tapusunu, iki arsasından birini, bir de mevcut binek otomobilin ruhsatını üzerinize yapacak. Adam yerinden fırladı: -Bu olmaz doktor bey. Bunu kabul edemem, dedi. İşte o anda bu adamın sözlerinde samimi olmadığını anlamıştım. Hemen yerimden kalkıp dedim ki: -Tamam bacım. Bu itirazı ile niyetinde samimi olmadığını gördük. Bundan sonra kararında serbestsin. Ben yaptığım tüm konuşmalarımdan vazgeçtim. Sana da tavsiyem, nikahını sakın verme. Verirsen mağdur olursun. Sağlık memuru şok olmuştu. Kapıya yöneldiğimde kadıncağız ellerime kapanıp, "Allah senden razı olsun doktor bey" diye dua etmişti. Ama esas sevincim, niyetimin halis olması sebebiyle rabbim aklıma o teklifleri getirmiş ve adamın samimiyetini test etmeyi sağlatmıştı. Sağlık memuruna da dedim ki, bir hafta gelme. Git meseleni nasıl hallediyorsan hallet. Ama niyetim artık sağlık ocağında çalışamayacağıydı. Bir hafta sonra da, görevi suiistimal gerekçesiyle meslekten men edilmesi gerektiğini imzalayıp Sağlık Grup Başkanlığı'na gönderdim. Böylece ona hemşirenin yapacağı blöfünün de bir anlamı kalmamıştı. Meğer o dönemde İller Bankası Genel Müdürlüğü'nde tanıdığı varmış, Dönemin sıkıyönetim komutanını aracı yapmak istemişler falan filan. Ama verdiğim kararda kimseye boyun eğmeyeceğimi kimse bilmiyordu. -Hayır, dedim. Bir daha o şahıs benim bulunduğum bu sağlık ocağında çalışamaz. Ama siz başka bir yerde çalıştırıyormuşsunuz orasını bilemem. Kabul etmedim. Ve işten çıkışı kesinleşti. Bu olayın üzerinden yıllar geçti... Belki onbeş belki yirmi yıl... Dünya küçük... Bir gün o sağlık memuru ile karşılaştık. Ben değil o beni görmüş, koşarak yanıma gelmişti: -Doktor Bey beni tanıdınız mı? -Hiç unutmadım ki.. -Doktor Bey, size nasıl dua ediyorum bilemezsiniz. O yıl, beni işten çıkartarak yuvamın yıkılmasına engel oldunuz... Başta size öfkelenmiştim. Ama bana ne büyük bir iyilik yaptığınızı yıllar sonra anladım. -Şimdi nasılsınız? -Yemin ederim ki o olaydan sonra tövbekar oldum. Bir daha hanımı üzecek hiçbir şey yapmadım. Çocuklarım büyüdü meslek sahibi oldular. Şimdi çok huzurluyum. Ve hergün de size duacıyım. Rumuz: "Egeli doktor" İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.