Bu millete yasak söker mi?

A -
A +

O gün de aslında her zamanki günlerden biriydi. Sakin bir Pazar günü. Bizim için önemi ise, tatilimizi bitirmiş olmanın burukluğuyla yola çıkacak oluşumuzdu. Avşa'dan Bostancıya gelecektik. Hava da bir sıcak ki sormayın. Neyse turnikelerden geçip yerlerimize kurulduk. Ama bir gariplik olmalı. İçerisi hiç de serin değil. Dedim ki, galiba hareket ettikten sonra çalıştıracaklar. Yoo gemi hareket edip denizde bir kuğu gibi süzülmesine rağmen serinlik gelmiyordu. Acaba hava mı çok sıcaktı? Ya da bana mı öyle geliyordu? Marmara Adası'ndan da yolcu alıp İstanbul'a dümen kırdığında içerideki havaya dayanılacak hal kalmamıştı. Dedim ki bu işte bir iş var. Klima arızalı. -Ya bu aracın kliması yok mu? -Böyle rezalet olur mu? Her kafadan bir ses çıkmaya, uflamalar puflamalar mısır patlağı gibi patlamaya başlamıştı. Ama ara ki bir görevli bulasın. Bu esnada geminin hızı da kesilmesin mi? İçimizi bir korku ve panik havası almaya başladı. Derken içeriye görevli girdi: -Sayın yolcular teknik arıza var klima çalışmıyor. Kapıları açacağız. Ama sakın güverteye çıkmayın. Yasak... Herkesin suratından düşen bin parça...Gemi dönmüş kayığa... Bizim millet durur mu? Herkes kapıya üşüştü... Bu kez de onun kavgası. -Beyler kapıyı tıkamayın. İçeri hava girmiyor. -Ya boğulacak mıyız? -Beyler ayıp oluyor... Bu millete yasak söker mi? Hücuma direnemeyen görevli pes edince, yolculara birer ikişer kapıdan güverteye çıkmaya başladılar. Deniz otobüsünün, hareket halinde iken çıkılması kesinlikle yasak olan ön ve arka güverteleri sanki açık hava balkon gibi yolcularla dolmuştu. Artık yapacak bir şey yoktu. Dolayısıyla herkes içinde bulunduğu hali bir serüven olarak görmeye ve bunun heyecanını yanındakiyle paylaşmaya başlamıştı. Biz de öyle yaptık. Gece vakti deniz ortasında mehtaba karşı deniz otobüsünün güvertesinde yolculuk yaptığımızı söylesek kimse inanmazdı. Ama şu an açık denizde, yüzümüze vuran rüzgarın eşliğinde süt liman bir halde ağır ağır yolculuk yapıyorduk. Saat akşamın sekizinde hareket eden gemimiz, güya on buçukta İstanbul'a ulaşacaktı... Ama bu gidişle sabaha kadar ancak varırdık. Yol bitmeyince bu kez de sanki birer kazazede gibi birbirimizle "olmaz ki böyle bir şey", "bu bir skandal" diyerek ortak yakınmalardan başlayıp özel dostluklara varan "sık sık görüşelim"le biten konuşmalara ulaşmıştık. Az önceki stres unutulmuş, deniz otobüsünün güvertesi kimsenin istese de bir daha yaşaması asla mümkün olmayan bir kokteyl yolculuğuna dönüşmüştü. Saat yarıma geliyordu... Uzaktan İstanbul'un ışıkları gözükmüştü... Demek ki yolculuk iki ikibuçuk saat gecikmişti. Deniz otobüsü Yenikapı iskelesine yanaşırken duyduğumuz bir anons sanki bize şaka yapılıyor gibiydi: -Sayın yolcularımız, teknik arızadan dolayı firmamız adına özür diliyoruz. Bu yolculuk için aldığınız biletlerin bedelleri sizlere geri iade edilecektir. Gemiden indiğinizde gişelerimizden alabilirsiniz. Ayrıca geç kaldığınız için şehrin ana arterlerine servisimiz hizmetinizde olacaktır. Bu bir iyi niyet olmalıydı. Yoksa bu saatte kaç gişe açık olacaktı ki? Bunca yolcu bir de bu saatte bir bilet parası için sabaha kadar kuyruk mu bekleyecekti? Ama enteresan bir durum olmuştu. İskeleye indiğimizde bir de baktık ki, sekiz gişenin sekizi de açılmış ve yolcuların bilet parası, adam başı 40 lirası hızlı bir şekilde ödeniyordu. Servislerimizle evlerimize giderken, iki saat geç kalmasına, teknik de olsa klimasındaki bozukluğa ve insanımızın yasak dinlemeden güvertelere çıkmasıyla yaşanan dağınıklık sebebiyle İDO'ya bu ne biçim firma diye sayıp dökerken, İDO'nun müşteriye karşı bu saygılı davranışı ve bu profesyonel organizasyonla hatanın telafisine girişmesi karşısında doğrusu şapka çıkarmak durumunda kalmıştık. * Şeref Kalpakkaya- İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.