"Tokat Hayati, Para Necati"

A -
A +

anda hiç beklemediğimiz bir şey oldu. İhtiyar Necati Başara, elini ceketinin cebine attı. Daha demin yerine koymuş gibi ceketinin iç cebinden bir kaval çıkarıverdi. Biz şaşkınlıkla olanları izlerken, Samim Utkun Ağabey, ne kadar heyecanlanmıştı. Onun göremeyeceği şekilde kendini geri çekip ellerini birbirine vurarak: "Vay be" dedi hayretler içinde. "O şöhretli insan ne hale gelmiş?" diye vah vah diyerek iç çekti. O günden sonra Necati Başara Amca'ya daha bir ilgi gösterir olmuştum. Çünkü bir zamanların itibar sahibi iken, sonradan kimsenin ilgi göstermediği kimseye, aynı itibara sahipmiş gibi ilgi göstermeyi Sevgili Peygamberimiz bizlere güzel ahlak olarak öğütlememiş miydi? Ayda bir, iki ayda bir, çay içimi kadar süren ziyaretleri, Necati Başara Amcanın rahatsızlanmasına kadar seyrek de olsa devam etmişti. Sonra uzun zaman gelmedi... Aradan yıllar geçmişti... Şöhretlerle, unutulmaz hatıralarıyla ilgili röportajlar yapıyordum. Bir hafta da, ünlü Türk Halk Müziği sanatçısı Necla Akben'le röportajımız vardı. O da TRT sanatçısıydı. Hatırıma geldi. Acaba Necati Başara'yı tanıyor muydu? Meğer yıllar yılı en yakın kapı komşusu olarak yaşamışlardı. Eşi ve çocuklarıyla ilgili ne hoş sözler söyledi Necla Akben. Ayrıca Necati Başara'nın ne başarılı bir sanatçı, ne başarılı bir yönetmen olduğunu anlata anlata bitiremedi. Necla Akben anlatırken ben de "Samim Utkun Ağabeyin, onun hakkında hayran hayran söyledikleri boşuna değilmiş" diyordum içimden. Size Necati Başara ile ilgili bir anekdot anlatayım isterseniz dedi Necla Akben... O yıllar, sanatçı dahi olsa, şöhret sahibi de olsa insanların paraya odaklanmadığı yıllardı. Dolayısıyla Necati Başara da şöhretini asla kişisel menfaati için kullanmamıştı. Çok parasız kaldığı zamanların birinde cebindeki son birkaç kuruşla memleketi Tokat'taki ağabeyine telgraf çekerek para istemek için postaneye gidiyor Necati Başara... Diyor ki "Telgraf çekeceğim kelimesi kaç kuruş?" Örneğin "5 kuruş" dediklerinde bir bakıyor cebinde sadece 20 kuruşu var. Yani en fazla 4 kelimelik telgraf çekebilir. Bir insan dört kelimede ne yazabilir ne anlatabilir ki? Adres yazmaya kalksanız dahi yetmez. Adı soyadı bile iki kelime... Ama Necati Başara bu. Sanatçı... Şair... Halk aşığı... Dört kelimede işi bitiriyor: "Tokat, Hayati. Para, Necati" Yazıp veriyor memura. Memur alıp bakıyor ve diyor ki: -Bu nasıl telgraf beyefendi? Kim ne anlayacak bundan? -Siz Tokat'a gönderin. Orada anlarlar memur bey. Veriyor 20 kuruşu ve yolluyor dört kelimelik telgrafı. Gerçekten birkaç gün içinde Tokat postanesindeki memurlar bu telgrafı anlıyorlar. Ne de olsa Tokat küçük bir şehir. Necati Başara da Tokat'ta herkes tarafından iyi biliniyor. Postane çalışanları Hayati isminde ağabeyi olduğunu da biliyorlar. Telgrafı, doğruca Necati Başara'nın ağabeyi Hayati'nin adresine ulaştırıyorlar. Hayati ağabeyi de, kardeşi Necati'nin parasız kaldığını anlayıp, İstanbul'a para gönderiyor. 1997 yılıydı. Bir gün günlük gazetelerin haberleri arasında TRT İstanbul Radyosu Türk Halk Müziği sanatçı ve yönetmeni Necati Başara vefat etti" diye bir haber gördüm. Yıllar önceki ziyaretleri, anlattığı hatıralar, Samim Utkun Ağabeyin o önce şaşırdığı, sonra hayret ettiği gün... Hepsi bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden. 1909'da Sivas'ta başlayan bir zaman orman şefliği gibi kudretli, bir zaman TRT'de yönetmenlik gibi şöhretli, bir zaman meteliksiz kalarak zilletli geçen koca bir ömür... Hayat acısıyla tatlısıyla unutulmaz hatıralardan başka ne olabilirdi ki? Selim Yavuz-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.