Benim derdim, eli kalem tutan Sivaslılar!

A -
A +

"Konuşsam söyletmezler, bağırsam sesim çıkmaz/Ben Sivas'ım, Sivaslı akrebi bile yakmaz..." Ahmet Mahir Peşken/Bir Yudum Kepenek Suyu *** Nedir bu Sivaslılardan çektiğim benim? Yok, yok... FB, GS ve BJK'yı geride bırakarak I. devreyi zirvede kapatan Sivasspor değil derdim. Dahası, bu başarılarına sevindim bile. Benim derdim, eli kalem tutan Sivaslılar! Hele hele de Divriği diye bir ilçesi var ya Sivas'ın, işte oralılardan! Ne yani, hiç işim gücüm yok da onların yazdığı kitapları mı okuyup duracağım ben? Sınıf arkadaşım Divriğili Necdet Sakaoğlu'nun ansiklopedi gibi eseri "Bu Mülkün Sultanları"nı -çok çok yararlanarak- henüz bitirmiştim ki, arkasından aynı ilçeden Ahmet Mahir Pekşen'in kitapları. Şiirler, öyküler, anılar, söyleşiler. Ve kısa bir süre sonra, zevkle okuduğum "Hikâyeden Şiirler" adlı kitabın şairi Esat Ahmet Koraltan'ın da Divriğili olduğunu öğrenmeyeyim mi? *** Şu kadınlar ne kadar kıskanç oluyorlar canım! Ve bir o kadar da şakadan, espriden anlamaz! Neden mi böyle söylüyorum? Bakın, anlatayım: Bundan 15 yıl kadar önce, Ahmet Mahir Bey, eşi Fatma Pekşen'le ziyarete gelmişti bizi yayınevine. Fatma Hanım'ı, eşim Güler Hanım'a yazdığı o nefis Sivas ve Divriği kokan mektuplarından tanırdım. Öyle güzel bir dili, öyle içten bir söyleyişi vardı ki o mektupların, unutmam mümkün değildi. Ya eşinin kitaplarına çizdiği resimler! Aman Allahım, benim göremediğim, benim duyamadığım güzellikleri nasıl da görüp duyuyor, nasıl da çizgiye dökebiliyordu bu hanım? Yalnızca çizgiye mi? Söze de, yazıya da... Evet, evet... Konuşması da o mektuplarındaki dili gibiydi aynı. İçten ve yürekten... Sevgi dolu... Berrak bir su gibi, akıcı... İşte o ziyaretinde: "-Siz neden yazmıyorsunuz Fatma Hanım? Sizin kaleminiz Ahmet Bey'den de güçlü! Ayrıca, onun göremediği, göremeyeceği bir dünyayı da tanıyorsunuz siz. Kadınlar dünyasını... Ne olur, yazın! Ama konuştuğunuz gibi yazın. Ama o mektuplarınızdaki gibi yazın!" demek gafletinde bulunmuştum o gün! Bu sözlerimi ciddiye almasın mı Fatma Peşken! Ondan sonra sıralayıverdi üst üste kitapları. Ve 2008'de iki roman birden: Pembe Gözlükler ile Liseli Annem... Şaka bir yana, Fatma Pekşen'in insan ve doğa sevgisiyle yoğrulmuş her eseri gibi son eseri gençlik romanı "Liseli Annem"i de severek okudum. O ne güzel, o ne çalışkan, o ne yüreği sevgi ve şefkatle dolu bir anne öyle! Fatma Pekşen'i yakından tanımıyorsanız, romanda anlatılan Sevinç Hanım'ı gerçekte olmayan hayal ürünü bir roman kahramanı sanırsınız. Oysa tanıyorum, ben o Sevinç Hanım'ı. Okusanız, siz de tanıyacak; siz de seveceksiniz o hanımı. *** Esat Ahmet Koraltan da beş bölümden oluşan "Öteki" isimli kitabında 30 nefis "söyleşi"ye yer vermiş. Koraltan adı size bir şeyler hatırlatır mı, bilmiyorum. 1946'da çok partili döneme geçinceye kadar CHP'nin önde gelen politikacılarından biriydi Refik Koraltan. 1946'da DP'nin Celâl Bayar, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü ile birlikte önde gelen dört kurucusundan biri olmuştu. Nitekim 27 Mayıs 1960'ta 38 subayın kurduğu bir gizli örgüt, silâh zoruyla darbe yapıp yönetime el koyunca, Cumhurbaşkanı Bayar, Başbakan Menderes ve bakanları gibi TBMM Başkanı Refik Koraltan da elleri kelepçeli olarak Yassıada'da almıştı soluğu. İşte o ailenin, 1960'ta henüz üç yaşındaki çocuğuydu Esat Ahmet Koraltan. İşte o yılları 2008'de "Öteki" adlı eserinde -kendi hayatları olarak- anlatıyor. * Hüseyin Erkan - Dilem Yayınevi Genel Yönetmeni-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.