Büyük nikâh sürprizi!..

A -
A +

Ailesinin karşı gelmesine rağmen, ısrarla bir taksi şoförüyle evlenmek isteyen genç doktor kız, evi terk etmiştir. Peki, ne olacaktır şimdi? Ailede herkes kızın akıbetinden endişe etmeye başlamıştı. Ama hepsi iyi biliyordu ki, bu kız gitse gitse, o sözü edilen taksi şoförüne gitmiştir. Doktor kızın ailesinin üzerine bir kâbus gibi çöken bu taksi şoförü de kimdi? Nereden rastlamıştı? Nasıl da cezbetmişti biricik kızlarını? Onlara göre işin en korkunç ve acı tarafı da bu konuda en ufak bilgilerinin olmayışıydı. Düşünebiliyor musunuz? Doktor hanım kız kendi kararını kendi vermiş... Tamam, ama bu işin resmiyet yönü nasıl hallolacak? Bu iki genç, kara kara bu durumu düşünüyor. Mutluluklarına da tek gölge bu durum: Evliliğin resmen olması... Genç kız değil mi bu? Gelinlik giymek isteyecek elbette. Damat bu, davul çaldırmayacak mı düğünde? Derken damadın bir arkadaşı olayı öğrenince arkadaşına diyor ki: "-Al yengeyi getir bize. Burada bir bayan nikâh memuru var. Ona yaptırırız." Gençler geliyor. Damadın, ev sahipliği yapan arkadaşı bütün resmi muameleleri de tamamlıyor. Biz genelde, nikâhı kıyılacak olan gelin ile damadı önceden tanımayız. Hatta yaz günleri o kadar çok nikâh kıyılır ki personel olarak akşama kadar birbirimizle görüşemediğimiz günler bile olur. Ama bu enteresan bir evlilikti. Bu gençleri tanımak istedim. Geldiler. Mutlulukları gülücüklerine yansıyan bu çiftin hikâyelerini dinledim. Bu arada doktor kızın ev telefonunu, amacımı belli etmeden öğrendim. Nikâh günlerini belirledim. Onları gönderdikten sonra hemen telefona sarıldım. Kendimi tanıttım. Günlerdir kızlarını arayan bu aile gözyaşları içindeydi. Ne isyan edebiliyor ne sevinebiliyorlardı. Epeyce bir tatlı dil döktükten sonra anneyi nikâha gelmeye ikna ettim. Ama nikâh anına kadar kızının bundan haberi olmayacaktı. Bu iş tamamdı. Ama maceraperest bu geline ben de bir sürpriz yapmalıydım. Gelinlik bulundu, kınalar yakıldı. Derken nikâh günü ve saati geldi. Gelin ile damat el ele, konuk oldukları evin sahibi beyle birlikte geldiler. Gelini aldım, odamda süsledim. Salona çıkardım. Masaya oturdular. Ama gelinle damadın sevinç çığlıkları, gözyaşı sadece gelinlik giymek içindi. Hâlbuki onu daha büyük bir sürpriz bekliyordu. Tam sorularımı soracaktım ki birden bir çığlık koptu. Gelin kızın annesi benim sandalyemin arkasında görünmüştü. Kızın çığlığı doldurdu salonu: -Anneee? -Kızııım! Anne kızın birbirine öyle bir sarılması vardı ki bu manzarayı görmeyenlere anlatabilmek kelimelerle mümkün değildi. Neşe, gözyaşı ve sevinç hepsi bir aradaydı. Bu enteresanlıklar içerisinde ben de hayatımın en heyecanlı nikâhını kıydım. Kendilerine nasihatlerin en güzelini verdim. O günden sonra çifti bir daha görmedim. Bu hatıra eğer onların mutluluk dolu gözlerine çarparsa eminim onlar da buruk bir tebessümle Sabiha ablalarını hatırlaya-caklardır. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Annesi gelirken, kızına bir hasır çanta dolusu mücevher getirmişti. Evet, bir çanta dolusu mücevher... Annesi, yine de evladına dayanamamış alelacele geldiği nikâha ancak bu kadarını (!) getirebilmişti. Şimdi bir kez daha anladım ki iki gönül bir olunca samanlık seyran oluyormuş gerçekten. Onlar birbirine kavuşmuştu ya varsın kollarında boynunda takıları olmasın. Ama arada yaşanan böyle bir sevgi beraberinde bu takıları da getirmişti. Evlilik hazırlığındaki tüm genç kızlara, damat adayı tüm delikanlılara böylesi mutluluklar dilerim. Sabiha A.-Ankara >> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.