"Onun mezarını görmeden gitmem!.."

A -
A +
"Cennetül baki kabristanına defnediliyor. Bu esnada enteresan bir hal yaşanıyor! Orada vefat eden 3-4 aylık küçük bir çocuğun minik bedenini de babamın kucağında aynı mezara koyuyorlar..." 29 Ocak 2009 Perşembe günü Medine'de vefat ettiğiyle ilgili hakkında yazı yazdığınız Celal Ayaz'ın oğluyum. Babam sizden çok bahsederdi. Sizinle mezuniyet sonrası hiç görüştü mü bilmiyorum. Ama hacca gitmeden önce yıllardır görüşmediği arkadaşları ile sessiz sadasız konuşur, belki de ahir ömründe helallik alırdı. Çünkü babacığım bir buçuk yıldan beridir amansız hastalık olan kanserle mücadele ediyordu. Hele ki hacca gitmeden önceki son dört ayında ağrıları çok arttı. Bu süre içinde hiç yatamadı. Ağrılarından dolayı yatamadı oturarak uyumaya çalıştı. Sabahlar olmaz, ağrısını dindirmek için en güçlü ağrı kesicileri denesek de fayda vermezdi. Bizler onun iyileşebilmesi için gayret gösteriyorken, o mütevekkil bir ruh hali içindeydi. Daha bir gün olsun ağzından, iyileşmek istediğine dair bir dua duymadım. "Ondan geldiyse başım gözüm üstüne" tavrı vardı. Babam hacca gitmek istedi. Rahatsızlığı sebebiyle bu arzusuna temkinle yaklaştık. Ama o böyle bir arzu içersindeydi. Engel olamazdık. Ne enteresandır ki çevremizde hacca gitmek için Diyanet İşlerine müracaat eden ama ismi yazdırıldığı halde kurada kaç yıldır ismi çıkmayan nice insan vardı. Oysa babam daha o sene ilk kez yazılmasına rağmen ismi kurada çıkanlar arasındaydı. Ver elini mukaddes topraklar. Kuş olup uçmuştu evimizden... Öyle ki bir daha geri dönmeyecek gibi yabancı duruyordu bulunduğu semte... Sanki acelesi vardı... Nitekim bu çabukluğun sebebi acı haber olarak tez ulaşacaktı. Evet, sevgili babam Mekke'de rahatsızlanmıştı. Kafile başkanı ile babamın durumunu konuştum. Doktorlardan rapor alıp geri göndereceklerdi. Ama babam gelmek istiyor muydu? Oralara geri gelmek için mi gitmişti? Kendisine has üslubuyla kararını vermişti: Medine'ye gelip de Sevgili Peygamberimizin kabrini ziyaret etmeden gidilir miydi? Gidilmezdi. Babam da "O'nun mezarını görmeden gitmem" dedi, gelmedi. Gelmelerine 4 gün kala Medine'de tekrar rahatsızlandı. Kafilesindeki arkadaşlarına zahmet verdiğini söyleyerek gelmeye zor ikna ettik. Ancak o zaman kabul etti. Çünkü kimseye sıkıntı vermek istemezdi. Hatta taziyeye gelen insanların babamın en çok bahsettiği özelliklerinden biri de kimseye zahmet vermek istememesi ve eve misafir geldiğinde elinin ayağının birbirine dolaşması idi. Hakikaten, çocukların, öğrencilerinin çayını zorla ellerindeki demliği alıp kendi doldururdu. Dolayısıyla biz onun fani bedenini geri getirmek için uğraşırken gönlünün çoktan oraya aktığını nereden bilecektik? Bu sefer de uçak bulamadık. Babam iki gün hastanede yattı. Gelmeden bir gün önce hazırlanmak için annemle otele geliyorlar. Abdestini alıyor, anneme seccadesini sermesini istiyor. Namazda iken teslim-i ruh ediyor. O "Âlemlerin habibini görmeden gitmem" der de âlemlerin habibi ona kucağını açmaz mı? Mevta Cennetül baki kabristanına defnediliyor. Bu esnada enteresan bir hal yaşanıyor. Orada vefat eden 3-4 aylık küçük bir çocuğun minik bedenini de babamın kucağında aynı mezara koyuyorlar. Vefatını duyan mezun öğrencileri birbirleriyle telefonlaşıp babamın ruhu için hatim indiriyorlar. Babam bilirdi ki o öğrencileri her Kur'an-ı kerim okuyuşlarında kendisi de sevap alacak. Onun için emekli olmaya ikna edene kadar çok uğraştırmıştı bizi. Hastalığında arayan eski öğrencilerine dahi benim ısrarla karşı gelmeme rağmen hep "Efendim" diye hitap ederdi. Sanki programlanmış gibi onlar üzülmesin diye telefonu kapattığı anda ağlamaya başlardı. Kimsenin üzülmesini istemezdi. Öyle ki vefat ettiğinde de yine biz üzülmeyelim diye o kadar çok sebep bıraktı ki... * Ömer Faruk Ayaz-Trabzon Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.