"Aman Allah'ım, ölecek miyim?!."

A -
A +
"Teyzemin kızı Gülay, yaklaşık on yıl önce bu hastalığa yakalanmıştı. Çok genç ve güzeldi. İyi bir evliliği vardı. Yaşamak güzel, sevmek güzel, sevilmek güzeldi. Ama bir gün eline gelen bir kitle ile sarsıldı..." Merhabalar, ben Emine... "Emine de kim?" dediğinizi duyar gibiyim. Hani Necla Abla'm amansız hastalığımdan bahsetmişti. Hepinizden dua istemiştik. Sanırım hatırladınız. Kim bilir edilen dualar hürmetine Rabbim dayanma gücümü artırdı. Şimdi kendimi çok iyi hissediyorum. Duygumu sizlerle paylaşmak istiyorum. Özellikle günümüzde bu amansız hastalığa yakalanan kardeşlerime bir faydası olabilir düşüncesiyle... Ben, bu hastalığa yakalandığımda her şeyin bitmiş olduğunu düşündüm. "Aman Allah'ım, ölecek miyim?" dedim. Henüz çok gençtim. Hayallerim vardı. Şimdi de olacak. Etrafımdaki sağlıklı insanlara baktıkça sanki onlar hiç ölmeyecekmiş de sadece ben ölecekmişim gibi geliyordu. Ama öyle değilmiş. Yanılmışım. Ben hastalıkla mücadele ederken, benim hastalığıma üzülüp, "vah vah" diyen ve sağlıklı görünen nice insan öldü. Ben halen hayattayım. Anladım ki bizi yaratan ne kadar ömür vermiş ise onu yaşıyoruz. Hiç kimse hastalıktan ölmüyor. Vakti gelen bir bahaneyle ölüyor. Ölüm ise kaçınılmaz bir gerçek. Hastalığa gelince, bizim şer zannettiğimiz musibetler gerçekte hayrımıza olabiliyor. Örnek mi? Teyzemin kızı Gülay... Yaklaşık on yıl önce bu hastalığa yakalanmıştı. Çok genç ve güzeldi. İyi bir evliliği vardı. Kocasını ve oğlunu çok seviyordu. Herkes tarafından seviliyordu. Yaşamak, sevmek, sevilmek güzeldi. Ama bir gün eline gelen bir kitle ile sarsıldı!.. Hemen doktora koştu. Bir sürü tahlil tetkikten sonra kitlenin "habis" olduğu ortaya çıktı. Bir anda hayatı durmuştu. Gülay neye uğradığını şaşırmıştı. Allah'ım bu yaşta olacak şey miydi? Çocuğu daha çok küçüktü. Ana sevgisine şefkatine öylesine muhtaçtı ki... Gülay onu kimlere bırakıp gidecekti? Öyle ya insan kansere yakalanmış olduğunu öğrenince başka ne düşünürdü ki!.. Ama Gülay sevenlerinin dualarıyla başarılı bir tedavi süreci yaşadı. Meğer ne çok seveni varmış. Onu yalnız bırakmadılar. Bırakmadık... Dualar kabul olmuş, Allahü teâlânın merhametiyle sağlığına ve sevdiklerine yeniden kavuşmuştu. Bu arada maneviyata da kavuşmuştu. İyileşmesine sevinenlerden biri de bendim. Nereden bilecektim yıllar sonra aynı hastalığa yakalanacağımı... Bu kez bana herkesten çok Gülay üzülmüştü. Çünkü beni en iyi o anlıyordu. Üstelik o, 10 seneden beri bu sevecen haliyle hayatta. "Bu hastalığım bana çok şey öğretti" diyordu. Doğru söylüyordu. İnsan ölümle burun buruna gelince her şeye daha dikkatli bakıyor. Her şeyden önce insan "niçin yaratıldığını, neden ölmek zorunda olduğunu" idrak etmeye ve hayatını ona göre yeniden şekillendirmeye başlıyor. Şunu da öğrendik ki, aslında birbirimizi seviyoruz. Ama bunu gösterebilmek için başımıza bir felaket gelmesini bekliyoruz!.. Aslında bunu sağlıklı ve mutlu zamanlarımızda da gösterebilirdik. Ama ne yazık ki insan o zaman kendi havasında oluyor. Bencilce davranıyor. Eline geçen nimetleri kendinden sanıp, kendinden aşağıdakilere tepeden bakıyor. Malı mülküyle uğraşmaktan yakınlarına vakit ayıramıyor. Ancak başa bir musibet geldiğinde her şeyin fani olduğunu anlıyor. Gülay da ben de halen bu illete düçarız. Ama ikimiz de "Rabbimizin kahrı da hoş lütfu da" diyoruz. İbadetimizi yapıyor, birbirimizi seviyoruz. Rabbim dua edenlerden razı olsun. Cümle hastalara acil şifalar versin. Şu kısacık hayat üzmeye de üzülmeye de değmiyor. "Bugünü düşünürüm; dün geçti, yarın var mı? Gençliğe de güvenmem, ölen hep ihtiyar mı?" * Emine Atilla-Sincan/Ankara Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.