Kızım telefonu niye açmıyordu?

A -
A +

“Okul çıkış zili çalmıştır kanaatiyle kızımın telefonunu aradım. Ulaşılamıyordu... Birkaç dakika sonra yine aradım... ”

Yan yola girmem gerekiyordu. İstanbul trafiğinin olağan dışı akıcılığına kapılmıştım. Ambarlı Liman Yoluna dönmediğimi hayli geç fark ettim. Kızımı okuldan alacağımı bir an için unutmuştum. Zihnimdeki planlama altüst oldu. Esenyurt mevkiinden dönüp Yakuplu’nun liman kısmına ulaşmak sol elimi başımın üzerinden aşırarak sağ kulağıma dokunmak gibi olmuştu. Büyük ihtimal okul çıkışına yetişemezdim. “Neyse…”  dedim. İlerledim ve E-5 kara yolu üzerindeki alışveriş merkezine girdim.  Yaklaşık yirmi dakika sonra orada buluşabilirdik.
Şehrin arka yüzünde ikamet etmemizin eksileri, artı olanları her daim yutuyordu. Muhitimizden kızım ile aynı okula giden başka öğrenci yoktu. Dolayısıyla servis müdürlüğü yolun yarısına kadar ulaşım sağlıyordu. Servis güzergâhından arta kalan mesafede de halk otobüsü ya da minibüsleri kullanıyordu. Kızım okul günlüğünü, böyle bir maratonla tamamlıyordu. En azından bugün toplu taşıma kargaşasına maruz kalmayacaktı. Bir yerlerden kaçarcasına valize tıkıştırılmış kıyafetler gibi zedelenmeyecekti.
Okul çıkış zili çalmıştır kanaatiyle kızımın telefonunu aradım. Ulaşılamıyordu.  Telefonunu açmayı unutmuş olabilirdi. Bu arada radyo dinliyor zaman zaman arkama dönerek koltuğunda uyuyan küçük kızımı izliyordum. Otoparktaydım.
Aradan birkaç dakika geçmişti. Tekrar arardım ve telefonu çalıyor. Çaldı, çaldı… Sanırım duymamıştı. Bir kez daha aradım. Açmadı. Okul dışında telefonu her daim elinde olur. Kulaklık kulağında… Yeni nesil hastalığı gibi bir şeydi bu. Sosyal hesaplarla derin hesabı olan, teknoloji ve sosyal medya müptelasıydı. Müzik dinlerken bir yandan twitleri okuyup, Whatsapp da mesajlaşır, gelen aramaları da anında cevaplardı. 
Her saniye şiddetini arttıran bir kuşku dürtmeye başladı. Çıldıracağımı ima eden bu hissi hiç sevmem. Üçüncü kez aradım. Telefonumun hoparlörü açık... Ses, arabanın içinde uzun uzun yankılanıyor. Kızımın telefonuna bir cevapsız arama daha düşürmüştüm. Havada dünden kalma grilik zihnimdeki kargaşayı şiddetlendiriyordu. 
Tekrar aramam gerekiyordu. Duyurana kadar… Israrla çalan telefonu duymamasına mana veremiyordum. Ders saati dışında gelen aramaları cevaplamasını engelleyecek bir durum olmazdı. Ya da ben öyle sanıyordum. Keyfim hayli kaçmıştı. Başım uğuldamaya başladı. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.