"Uruslarla harp ettiğimiz yer!.."

A -
A +
“Köyümüzün bu yalçın ufuklu, bu boş, bu kayalık, bir tarafı, Karagöl’e giden bu ıssız yol, eskiden mevzi imiş.”
 
Trabzon lastiklerimin altında ezilen kar çiçekleri, çiğdemler içimi acıtsa da yürüyeceğim bir başka yol yoktu. Düşmemek, uçurumlardan yuvarlanmamak için tutunduğum çalılar, ayaklarımın bastığı yerden kopan irili ufaklı taşlar, kesek kesek topraklar dere aşağı yarışırcasına yuvarlanıyor, çıkardıkları seslerden ürken kertenkeleler; sağa sola kaçışıyordu. Gayet büyük bir taşın yanına gelince öğretmenim unutmamış, beni kastederek:
“İşte Taşın başı çocuklar!” demişti.
Dağların tepelerinde hâlâ kar vardı. Aşağılara indikçe alaca karlar yerini zümrüt yeşili çayırlara bırakıyordu. Eriyen kar suları küçük menderesler çizerek derelere, onlar da daha aşağılarda birleşerek çaya dönüşüyordu. Durmadan esen bahar rüzgârının savurduğu sarı mayıs çiçekleri, kekireler, lâle, yaban haşhaşları, gelincikler ve uzayıp giden ekin tarlaları, derin bir fısıltı içinde bir sağa bir sola dalgalanıyordu. Ürkek gözlerle öğretmenime bakıp hemen bir kayanın üzerine çöktüm. Taşın kalın pürüzlü gövdesine arkamı dayadım. Beni gören çocuklar da çömeldiler. Yanımdakine:
- Hey, Aziz!
- Ne var?
- Şu karşı sisler altında görülen İd mi?
Aziz, sıra arkadaşımdı. Elini güneşe siper edip gözlerini kısarak “neresi” derken amcasının oğlu Yahya, ağır ve kendinden emin bir tavırla cevapladı:
- Ragıp, bana sor. Memet dadaşımla herk etmeye çok gelmişimdir. Buradan böyle hep dumalı görünür, orası İd… İd…
- Niçin sisli? Çok mu uzak?
- Tabii uzak!
- Nereden biliyorsun?
- 18 Mart'ta babamla birlikte İd’in kurtuluşuna gitmiştik. Güreş vardı. Bardızlı Nizam Pehlivan, Cücürüslü Abbas Pehlivan gelmişti. Onlar için gitmiştik. Atın terkisinde olsam da çok yorulmuştum, arkam yara olmuştu…
Yahya’nın sözlerine çocukça duygularla gülüştük. O da Erzurum şivesiyle kızdı:
- Ne var, ne dedik ki ele gülirsiz?!.
Kırgınlık olmasın diye sözü başka tarafa çevirdim. O zamana dek görmediğim çukurları işaret ettim:
- Bu çukurları da kim kazmış, bizim köylüler mi?
Başını salladı Yahya, gizli bir şey söylüyormuş gibi yavaşça:

-Burası mevzidir. Osmanlı dedelerimizle Urusların harp ettiği yerdir, dedi. Elimde olmadan toparlandım, daha başka bir şey sormadım... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.