"Bu başındaki takke ne!.."

A -
A +
“Ama yıllar geçtiği hâlde ne babam ve annem ne de ben o hakareti hiç ama hiç unutmadık…”     Gezi günümüz çok keyifli ve eğlenceli geçmişti... Şiirler, okumuş, yarışmalar yapmış, yiyip içip yeni arkadaşlar edinmiştik. Vaktin nasıl geçtiğini hiç anlayamadım. Yeni edindiğimiz arkadaşlarımızdan ayrılmamız da kolay olmadı. En kısa zamanda tekrar buluşmanın sözünü alarak vedalaştık... Neşeyle eve gittiğimde annemin, babamın çok üzgün olduğunu gördüm. Neler olup bittiğini pek merak ediyor ama kimseye de bir şey soramıyordum. Hani derler ya; "sevinci kursağında kalma..." Benimkisi de öyle oldu. Sonra öğrendim ki. O gün biz öğrenciler kırlara gidince köye müfettiş gelmiş. Babam da; “misafir yalnız kalmasın” diye “hoş geldin" demek ve yemeye davet etmek için yanına gitmiş. Başında namaz takkesi varmış. Adam onu görünce küplere binmiş. Bağırmış, çağırmış, çocuk azarlar gibi hakaretler etmiş: "O başındaki ne, o başındaki ne!?" diye alabildiğince bağırmasını komşular bile duymuş. Müfettiş bu! Devlet adamı… Herkes korkusundan sinmiş, bir şey diyememiş. Babama da fırsat vermemiş ki babam köyün imamı olduğunu, camiye gitmeye hazırlandığını anlatabilsin. Hemen tutanak tutmuş. "Seni yarın karakola çağırtayım da gör!" diye tehdit ederek, ikram için hazırlanan yiyeceklerden yemeden içmeden çekip gitmiş... Annem ağlıyordu, babam çaresiz düşünceler içindeydi. Öğretmenler duymuş olanları. Müfettişe yetişip elindeki şikâyet dilekçesini zar zor yırttırmışlar. Ama yıllar geçtiği hâlde babam ve annem o hakareti hiç ama hiç unutmadılar… Tabii ben de eve geldiğimde o gördüğüm mahzun hâllerini... Çocuk aklımla uzun zaman düşündüm. Bu adam bu gücü nereden, nasıl alıyordu? Bir köyün imamının işine karışmaya kendi kendine nasıl bir vazife çıkarabiliyordu? Bu nasıl bir ruh hâliydi? Yıllar sonra ben de okudum… Öğretmen ve sonra da Millî eğitimde müfettiş oldum. Çocukluğumda babama hakaret eden adamın mesleği, mesleğim olmuştu. Ama ben o adama hiç benzemeyecektim… İçinden çıktığı topluma tepeden bakan biri olmamak için elimden geleni yapmaya çalıştım. Hâlâ çözemediğim, mantıki bir mana veremediğim o hadiseyi ve bende oluşturduğu travmayı unutamıyorum. O gün o insanlardaki bu cüreti ve bu insafsızlığı bugün bile anlamış değilim!..            Ragıp Karadayı-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.