Elli senedir gözümün önündeler

A -
A +
Spot: “Annem perdeyi kapattı. Benim de kulağımdan tutup 'geceleri dışarıya bakılmaz' diye tembihledi!..”
 
Ben bir köy çocuğuyum. 1952 doğumluyum. Size on yaşında iken yaşadığım ve 50 sene geçmesine rağmen unutamadığım bir hatıramı anlatacağım...
On yaşındaydım. Babamın babası dedemlerin evi köyün merkezindeydi. Annemin babası olan dedemlerin evi ise köyün sonundaydı. Ondan sonra çayır çimen başlardı. Hayvanlar otlamaya çıkarlardı ve o yıllarda köylünün malı davarı çoktu. Evin ön tarafı yola arka tarafı ise çalılık hâlindeki dağa bakıyordu. Annem bizi haftada iki üç kez o dedemlerin evine götürürdü.
Biz üç kardeştik ve en büyüğü bendim. 1962 senesiydi galiba. Yine bir akşam annem bizi alıp dedemlere götürdü. Aylardan ya şimdiki gibi aralık sonuydu ya da ocak ayının başı olmalıydı.
Hava açık yıldızlı ve soğuktu. "Çakır ayaz" dediğimiz tipten kuru bir soğuk vardı.
Eve geldik. Alt katta bir oda vardı. Dedem ocak yakmış, tütün kıyıyordu. Bizi biraz sevdikten sonra mahalleden bazı kadınlar geldiler. Yavaş yavaş oda kalabalıklaşmaya başlamıştı.
Biz çocukları arka tarafa dağa bakan odaya aldılar. Bize erik kurusu, iğde gibi kışlık kuru yemiş verdiler. Odadaki gaz lambasını da duvara astılar. O zaman köyümüzde elektrik yoktu. Biz çocukça oyun oynuyor güreş filan yapıyorduk.
Odanın perdesi olmadığı için karşı taraftan dağın yamacını da görüyorduk. Gece karanlığında dağın eteğinde bir ateş yakıldığını gördük. Çocukça duygularla hepimiz cama koşuştuk. Camdan ateşi seyretmeye başladık. Bize göre büyük bir ateşti ve alevlerin boyu iki metreyi aşıyordu.
Ateşin etrafında da beş altı kişi oyun oynayıp dönüyorlardı. Her biri çok neşeliydi. Ama bunlar ne kocaman adamlara benziyordu ne de çocuk gibilerdi. Biz tabii hemen gördüğümüzü öteki odaya haber verdik. Annem geldi ve perdeyi kapattı. Benim de kulağımdan tutup, enseme de bir şaplak patlattıktan sonra “Geceleri dışarıya bakılmaz!” diye tembihledi.
“Bu olay nedir?” diye kimse de bakmadı. Biz tabii daha sonra evimize geldik. Ama ben bu olayı hiç unutmadım. Büyüdükçe duyumlarımıza göre “UFO’lar uzaylılar dünyaya geliyormuş” filan diye işittikçe aklıma çocukluğumda gördüğüm o ateş topu ve etrafında dönen meçhul kimseler gelir hep. Bu kimselerin boyları küçücüktü. Cüce gibiydiler. Ve çok ama çok neşelilerdi. Hâlâ içimde “keşke o sabah oraya gitseydim, ateş yanmış mı, kül var mı yok mu?” diye bir pişmanlık ve merak duygusu vardır...
           Mithat Biçer-İznik
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.