Hey gidi gençlik hey!..

A -
A +
“Şaşkın bakışlar içerisinde yaşadıklarımı anlattım. İnsanoğlu başa gelince ne mücadele veriyormuş meğer.”   Kar dizlerimde, ne yöne gideceğimi bilemiyorum. Vakit hayli ilerledi. Sabahın saat dokuzundan beri dağda yol iz arıyorum. Ama Adapazarı Kamışlı köyünden öğretmen olduğum Fındıksuyu köyüne nasıl gideceğimi bilemiyordum. Akşam olmuştu. Sağ tarafım ağaçsız bir tepeydi. Yapılacak tek şey kalmıştı. O tepeyi çıkmak. Eğer o tepeye çıkarsam yön bulacağımı ümit ediyordum. Fakat benim dermanım tükenmişti. Aksine tepeye çıkacağım o yamaçta kar dizlerimden de yukarıdaydı. Bir adım atıyor, biraz dinleniyor ikinci adımı öyle atabiliyordum. Gece olmuştu ama kar beyazı etrafı aydınlatıyordu. Korkunç bir manzaraydı. Dinlenirken şöyle düşündüm. Bir canavar çıksa karşıma ne yapabilirim ki? Hiçbir şey. Beni parçalayıp midesine indirirdi. Sonra kendi kendime gülümsemeye başladım: “Canavar senin gibi aptal mı ki böyle havada ininden çıksın!..” Çabalamaya devam ettim. Yamacın yarısını çıkmıştım. Bir dinlenme anında beni müthiş bir uyku sarmıştı. Kafamı karların üzerine koysam anında uykuya dalacaktım. O anda aklıma bildiğim bir şey geldi. Bu durumdaki uyku donma alametiydi. Gücüm kalmamıştı. Ölüme çok yaklaşmıştım. “Muzaffer” dedim kendi kendime, “nefesin çıktıkça adım atmaya çalış” İçeriden ter dışarıdan kar sırılsıklam olmuştum. Allahü teâlânın kuluna verdiği nefes sayısı bitmeyince ölüm olmuyormuş. Bunu o zaman anladım. Ve ben tepeye çıktım. Uzaktan Geyve ilçesinin ışıklarını gördüm. Tahminim doğru çıkmıştı. Köye gidecek yönü bulmuştum. Bulduğum yönde hem iniş aşağı gidiyordum hem de kar dizlerimden daha aşağıdaydı. Kurtulacağım ümidiyle de moral bulmuştum... Ve nihayet köye geldim. Camiden içeriye girdiğimde oturma bölümünde cemaatten altı yedi kişi yatsı namazını kılmış, yanan sobanın etrafına oturmuş sohbet ediyorlardı. Beni o hâlde karşılarında görünce şoke oldular!.. Ben evvela üstümde ne varsa çıkardım. Bir teneke soğuk su dökündüm ve sıkı sıkıya giyindikten sonra gelip sobadan uzakta oturdum. Onlara şaşkın bakışlar içerisinde bu yaşadıklarımı anlattım... İnsanoğlu başa gelince direniyor ve ne mücadeleler yapmak zorunda kalıyor. Tabii ki her şey Allah’ın takdiriyle sonuçlanıyor. Fındıksuyu köyünde iki buçuk ay kaldıktan sonra tayinimi Akyazı-Kuzuluk'a yaptırmıştım. Hey gidi gençlik hey...           Muzaffer Kargın-Akyazı
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.