“Biraz ayıp olmaz mı?”

A -
A +
“Onların hepsinin yaşı hem benden büyüktü hem de yıllardır beraber görev yapıyorlardı.”
 
1974 yılı Ekim ayında, Doğu’nun şirin ilçesi Tatvan Sağlık Ocağında sağlık memuru olarak göreve başladım. O yıl temmuz ayında Kıbrıs’a çıkarma olmuş ve savaşı kazanmıştık. Kıbrıslı Rumlar ve Yunanlılar yenilgiyi hazmedememiş, rahat durmamış bu defa da başka bir şekilde savaş oyunlarına başvurup Kıbrıs’taki yenilginin acısını çıkarmak için Trakya tarafından saldırıp bizi yenme hayallerine kapılmışlardı.
Herkes yeni bir savaş çıkması endişesi taşıyordu. Ama devletimiz de her an savaşa hazır bir şekilde gereken tedbirleri almıştı. Bunların en başında Batı bölgelerimize ve özellikle de Trakya’ya asker takviyesi yapılması kararı alınmıştı. Yurdumuzun her yerinden o bölgeye asker sevkiyatı yapılmış bu arada bir tedbir olarak da askerliğini yeni bitirmiş ve tezkere almış olanlardan da geri çağrılanlar olmuş o bölgede bayağı bir asker yığınağı olmuştu. Hem yeni bir savaş tehlikesi ve hem de yeni tezkere alanların tekrar askere çağrılması herkesi üzmüş ve tedirginliğe yol açmıştı. Herkes âdeta diken üstünde, olacakları beklemeye başlamıştı...
Ben göreve yeni başladığım için dairedeki arkadaşları da yavaş yavaş tanımaya çalışıyordum. Sağlık ocağımızda iki doktor, iki hemşire, beş ebe bir sağlık memuru bir sekreter bir trahom savaş memuru bir şoför ve hizmetli görev yapıyorduk. Herkesin odası ayrıydı ve ben sekreter arkadaşla aynı odayı paylaşıyordum. İşleri olmadığı zamanlarda trahom savaş memuru arkadaş ve şoför de bizimle aynı odayı paylaşıyorlardı. Onların hepsinin yaşı hem benden büyüktü hem de yıllardır beraber görev yapıyor birbirlerini iyi tanıyorlardı. Bizim sekreterimiz Ali Bey Ankaralıydı ve biraz uyanık ve deyim yerindeyse "bitirim" biriydi. Trahom savaş memurumuz Necati Bey de onun yaşlarında ancak onun aksine biraz saf, her şeye kolayca inanan, kötü niyeti olmayan birisiydi.
Bir gün dairede otururken bizim sekreter Ali Bey'in aklına, biraz saf olan Necati Bey'e bir şaka yapma düşüncesi gelmiş. Benim de fikrimi almak istedi, odada o anda sadece ikimiz vardık:
-Yahu Aslan Bey, gel şu bizim Keloş’a, Necati’ye -ki biz dairede Necati Bey'e saçları olmadığı için böyle diyorduk- bir şaka yapalım, dedi.
Ben daha yeni olduğum için kararsız kaldım:
“Yapma Ali Bey ayıp olmaz mı?”
Onu çok iyi tanımadığım için nasıl bir tepki göstereceğini tahmin edemiyordum. Ama o karar vermişti ve fikrinden dönmek istemiyordu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.