"Size bir şey olmaz!.."

A -
A +
“O günden sonra o adamın hüsnüzannına layık olmak için abdestsiz gezmemeye karar verdim.”
 
Ben 1987 yılları başlarından 1992 yılı sonuna kadar Edirne’nin bir semtinde gazete dağıtıcısı olarak görev yaparken karşılaştığım bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum...
Bir sabah abonelerimize gazetelerini tek tek bırakıyordum. O güzel, tatlı ve mutlu seher yelinin esintileri arasında huşu ile dolaşırken değişik duygular kaplıyor insanın yüreğini. Bazen tövbe istiğfar, bazen salevat-ı şerife okurken sessiz ve sakin sokaklardan geçerek Tahtakale semtine geldim... Tahtakale Caddesi şehrin kalbinde esnafın yoğun olduğu bir caddedir. Ben bu caddeye girdiğimde insanın içini ürperten bir meltem ile sabah ezanları okunmaya başlardı. Gazetelerimi esnafa dağıtarak caddenin sonuna yaklaşmıştım. O yıllarda "Ehl-i tabiat çorbası" ismi ile hizmet veren çorbacı lokantasının yanına yaklaşmıştım. İçerisi sessiz ve sakindi. Dışarıda da yanan bir piknik tüpü vardı.
Tüp dikkatimi çekmişti. Çünkü anormal bir şekilde sanki bir yanardağ misali ateşler saçarak yanıyordu. Gazete abonem, çorbacının üst dükkân komşusuydu ve gazeteyi kapısına asmam gerekiyordu.
Yavaş yavaş sokulup “çorbacıda kimse var mı?” diye baktım. İçeride belli belirsiz yanan bir lamba aydınlığında aşçı olduğunu tahmin ettiğim bir kişi yerde boylu boyunca yatar vaziyette gördüm. “Selamün aleyküm” diye seslendim.
Aşçı yattığı yerden “aleyküm selam” deyip ellerini iki yana açarak “kaç kurtar kendini tüp tutuştu!” diye bağırdı. Oysa kendisi duvarın dibindeydi ve Allah korusun tüp patlasa ilk onun canı yanacaktı.
Adamcağız titrek bir ses ile bana bakarak yine seslendi:
-Gazeteci sen misin?
-Benim abi hayırdır ne oldu böyle?
Rahat hareketlerim adamcağızı da cesaretlendirmişti. Hemen yattığı yerden ok gibi fırlayıp yanıma geldi, orada bulunan nemli havluyu bana uzattı ve;
-Size bir şey olmaz, siz abdestli insanlarsınız, dedi.
Havluyu aldım ve yanan tüpün üzerine örttüm. Ateş sönmüştü. Ben de biliyordum ki yanan tüp bittikten sonra patlardı. Gaz kaçırmasını da kesmek için güzelce sıktım. Sonradan öğrendim ki çorbacı bu ufak tüp ile büyük tencere kazanında çorba pişiriyormuş. Tencereye vuran alevlerin geri dönmesi sonucu küçük tüpün contası tutuşmuş ve olay bu boyuta ulaşmış.
Ama o aşçının bizim hakkımızdaki kanaati beni çok duygulandırmıştı. “Size bir şey olmaz, abdestli insanlarsınız!..”
O günden sonra da hiç abdestsiz sokağa çıkmadım...
        Alaattin Çöke-Edirne
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.