Sağ olasın yiğit Sivaslım

A -
A +
“Acıkmadan yemez babam, doymadan da sofradan kalkar. Ne bulursa ayırt etmez yer...”
 
Her yaz anam babam çağırır beni memlekete. Herkes tatile gidiyor zanneder beni. Ben ise köyüme çalışmaya giderim. O çeşit çeşit elmalar, rengârenk erikler, meyve ve sebze, kavun karpuz oraların olmazsa olmazıdır.
Şimdilerde insanlara doktorlar uzun yaşamanın sırrını anlatıyorlar. Gülüyorum söyleyenlere de söylenenlere de. Sanki diyorum kendi kendime bu insanlar kendilerine bir meslek edinmiş. Adına da sağlık sektörü demişler. İnsanları bu sektöre abone etmişler. Şimdi insanlar doktora endeksli yaşıyor. Hava durumunu takip eder gibi.
Niçin? Uzun yaşamak için…
Allah’ım sen bu insanlara akıl fikir ver. Benim babam seksen beş yaşındadır. Halen her sabah bahçeye çalışmaya gider. Ramazan aylarında orucunu da tutar. Teravihini de kılar. Hiç de ağrıdan sızıdan şekerden tansiyondan filan söz etmez. Bilmez ki onların ne olduğunu...
Acıkmadan yemez babam, iyice doymadan sofradan kalkar. Ne bulursa ayırt etmez yer. Kışın kış yiyeceklerini yazın yaz yiyeceklerini yer. Ama öyle doktora filan danışarak değil. "Tabiat ana" dedikleri toprak, o mevsimde onu verdiği için. Bir de temiz hava alır, toprağa basar ayakları; elbisesi türlü çeşit değildir. Yazın pamuklu kışın yünlü giyinir, tamamen alışkanlık olarak. Yoğurt süt yumurta, nohut bulgur pekmez üzüm tereyağı bizim oraların normal yiyecekleridir. Yani kısaca babam uzun veya kısa yaşamak için değil Allaha kul olarak yaşamak ve rızkını kazanmak için çalışmaktadır.
Laf uzadı gitti… O sene yine köye gitmek üzere yola çıktım. Her zaman Kırşehir Kayseri üzerinden giderken o sene yolumuzu Yozgat Sivas üzerinden memlekete çevirdik... Sivas’a geldiğimde hem yakıt almak hem de arabayı bir yıkatmak istedim. Bir istasyonda sorduğum delikanlı dedi ki:
“Abi arabayı herkes kendisi yıkar. Şu kadar da ücreti vardır.”
Ben arabayı yıkama yerine çekerken baktım genç de arkamdan geliyor.
-Hayırdır?
-Abi sen misafirsin, araba mı yıkattırılır sana. Ben buradaki usulü söyledim. Ama sen bizim şehrimizin misafirisin.
Ne kadar ısrar ettimse de elimi sürdürmedi inanın. Arabayı yıkadı. Bari ücretini vereyim dedim. “Misafirimizsin” diyerek onu da kabul etmedi. Çok duygulandım. Bizim Anadolu insanının mertliğine, misafirperverliğine, delikanlılığına hayran kalmamak mümkün mü? Gözlerinden öpüyorum o yiğit Sivaslının.
          Osman Kebanlı-Elazığ
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.