Açlıktan gözü dönmüş enişte!..

A -
A +
Bu olayı yıllar önce bir vesileyle yeni öğrendim kendi ablamdan. Bir gün ziyaretimize geldiğinde sofrada -söylemesi ayıp- bir de et yemeği vardı. Et yemeğini görünce iç çekerek anlattı:
-Köyde tütün ektiğimiz yıllardı. Ben daha çocuktum… Hayal meyal hatırlıyordum o günleri…
Annemler babamlar ve uzak memleketlerden gelen işçiler tütün ekimine giderlerdi. Gece yarısından sonra serin havada başlayan tütün ekimi sabah gün ışımaya başlarken yavaş yavaş sona yaklaşılırdı… Tütün ekimi bir ailenin kolektif yaptığı çiftçilik işiydi. Tütün ekimi ayrı bir büyük iş… Tütün dizimi ayrı bir büyük işti…
O sene tütün bol ekilecekmiş. Aile fertleri bu iş için az gelince başka illerden işçi kiralanmış… İşte o sene de böyle bir tütün ekiminin sonuna gelindiğinde yaşanır bu olay…
O yıllarda üç aile birlikte aynı avluda ayrı kâgir evlerde yaşamaktadır. Evin iki oğlu aynı aileden iki kız kardeşle evlenir. Yani iki kardeş birbiriyle bacanak olurken iki kız kardeş de aynı zamanda birbirine elti olurlar. Diğer bir ifadeyle evdeki iki gelin aynı zamanda birbirinin kardeşidir.
İşte o gün sabaha doğru küçük kız kardeş tarlaya çalışmaya giderken büyük gelin evde kalır. Çünkü hamiledir.
Erkeklerden de küçük gelinin kocası evde kalır. Çünkü birkaç zamandır şekeri yükselmiştir eli ayağı tutmaz. İş yapamaz…
Ve bir gün önceden de ailenin babası, çocuklarının babası, kızların kayınpederi o gün eve gelirken kasaptan birkaç kilo et alır. Büyük gelin eti alıp mutfağa giderken de kayınpederi ardından tembih eder:
-Kızım inşallah bugün işin sonuna geldik. Çalışanlara yemek vererek göndermek iyi olur. Sen işçiler paydos edene kadar bu eti pişiriver.
Gelin kayınpederinin elinden aldığı etleri mutfağa bırakır. Bu arada küçük çocuğu vardır ve onun karnını doyurmak altını kurulamak gerekmektedir.
Kayınpeder eti bırakıp tarlaya gider. Az sonra olacaklar kimsenin aklına gelmez.
Çocuğunun karnını doyurup bakımını yapıp kundağa saran hamile gelin, mutfağa geçer ve etleri kuşbaşı doğramaya başlar. Sonra da büyükçe tencereye koyup pişirmeye başlar…

Derken aradan geçen zaman içinde şeker hastası olduğu için tarlaya gitmeyen kayınbirader eve gelir. Köy kahvesinde oturmuş, acıkmaya başlayınca da gelmiştir. Evde mis gibi et kokusunu alınca iştahı zirve yapar… Sorgusuz sualsiz doğruca mutfağa yönelir… DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.