"Aranızda gönüllü var mı?"

A -
A +
“Bölüğe gelen bir iç yazışma ile 400 metre atış için yapılacak yarışmaya gönüllü asker isteniyordu...”
 
Bölük astsubayı olarak er mektubunu okuyup köyde ailesinde sıkıntılar yaşandığını, ona üzüldüğünü görünce, yetkimi kullanarak on günlük izne gönderdiğim askerim İsmail sevinçle kışladan çıkıp köyüne gitti…
Biz de görevimize devam ettik. On birinci gün İsmail sabah erkenden odama gelmiş çakı gibi tekmil veriyordu:
-Geldim komutanım.
-Geldin mi İsmail… Nasılsın?
-Çok sağ olun komutanım…
Gerçekten İsmail zımba gibiydi. Neşesi yerindeydi. O kışla kenarlarında ağaç kuytularında dalgın düşünceli dolaşan İsmail gitmiş, gözleri çakmak çakmak mutlu ve huzurlu İsmail gelmişti.
Gittiğinde köy muhtarının, ailesiyle ilgilendiğini kendisini görünce de yere göre sığdıramadığını anlattı. Sonra da biraz mahcup "galiba muhtara mektup yazmışsınız komutanım" dedi. Muhtar o kadar keyiflenmiş ki senin mektubu herkese gösteriyor, "askerden komutan bana mektup yazdı" diye gururlanıyordu. Beni de yere göre sığdıramadı. Nasıl iltifatlar etti anlatamam. "Sen merak etme yavrum, bu çocukların bundan sonra sen gelene kadar babası benim. İhtiyaçları kalmayacak. Sen vatani görevini rahatlıkla yap gel" dedi...
İsmail kadar mutlu oldum… "Haydi görevinin başına dön" dedim. Selam verip çıktı…
Aradan birkaç gün geçmişti. Bölüğe gelen bir iç yazışma ile piyade tüfeğiyle 400 metre atış için yapılacak yarışmaya bölüklerden gönüllü asker isteniyordu. Bölüğe içtimada söyleyip “gönüllü olan var mı?” dedim. İsmail hemen bir adım ileri fırladı ve “ben varım komutanım” dedi.
Bütün arkadaşları gülüştü. Çünkü İsmail’in atışta derece almasını bırakın hedefi vurabileceğine bile kimse ihtimal vermiyordu.
O çocuk acaba benim kendisine yaptığım bu yaklaşımın karşılığında kendini ispat etmek mi istiyordu?.. Bölüktekiler gülüşürken ben gülmemek için kendimi zor tuttum... Ama madem gönüllü idi varsın gitsindi. İsmail gitti yarışmaya… Ve sonuç ne oldu biliyor musunuz? İsmail tümen birincisi olmuştu… Herkes şaşırdı… Ben ise büyük bir ders aldım… O da şuydu:
İnsana 'insan' olduğu için değer verdiğiniz zaman… İnsanın çaresizliğinde önünde engel olan küçücük sıkıntılarına karşılıksız ve menfaatsiz el atıp destek verdiğiniz zaman, kendisinin önemsendiğini ve kendisine değer verildiğini hisseden insanın hiç umulmadık başarılara çok kolay ulaşabilecek yetenek ve kabiliyete sahip olduğunu fark ettim...
           Mehmet Çelik-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.