Amca baba yarısı değil mi?

A -
A +
“Biz kimiz be usta? Anadolu’nun bu kavruk, bu elleri toz topraktan çatlamış gencine kız mı gelir?”
 
Üveylik özlük bilmezdik, biz amcalarımıza amca derdik… İstanbul’a geldiğimde de aklımın ucundan geçmezdi… Saygı dersen, baba yarısıydı amca… Saygıda kusur ne mümkün… Yanında değil bacak bacak üstüne atmak, değil ağıza sigara almak otur demeden sandalyeyi çekip oturamazdım. Öyle öğretmişti babam, canı sağ olasıca…  70’li yılların sonuna doğruydu… İş ararken yaptığım müracaat sonuç vermişti. Hollanda’ya işçi olarak gidecektim… İş yerimden ayrılmak istediğimde patron dedi ki: “Nedir şikâyetin? Maaşın mı az? Bir sıkıntın mı var?”
“Efendim, Hollanda’ya gideceğim…”
“Ülen oğlum, ben senin kıymetini bilmiyom da mı beni bırakıyorsun… Sen ve arkadaşlarından önce burada ne oluyordu biliyor musun?.. Burada yarısı sabahtan öğleye, yarısı öğleden akşama iki vardiya çalışıyordu. Toptan çıkardığım taş, sizin tek vardiya çalıştığınız taşın aynısı kadardı... Yani iki vardiyada yapılan işi tek vardiyada yapıyorsunuz. Ben senin gibi dürüst bir insanı nasıl bırakırım oğlum?”
“Gitmem lazım usta… Evraklarım hazır…"
“Yoksa bir gönül meselen mi var? Sevdiğin bir kız mı var?”
“Biz kimiz be usta? Anadolu’nun bu kavruk gencine bu elleri toz topraktan çatlamış gencine kız mı gelir?”
“Sen he de, seni evlendiririm de…"
Usta ne derse desin artık taş ocağında çalışa çalışa canıma tak etmişti… Hollanda benim için yeni bir umut olacaktı… Çok para kazanırsın diyordu arkadaşım… Sonra Avrupa görmüş olursun, diyordu… Sevinmiştim Allah biliyor ya… İşte bu sevinçle her bir resmî işlemi tamamladım… Uçak biletleri alınacak… Gün ve tarih belirlenecek… Ya bir hafta var ya on gün… Haber bekliyorum… Bu arada amcamın yanına uğradım… Elini öpüp veda etmek için… Amcamın yeri Beyoğlu’nda… Tekstil işiyle uğraşıyor… Toptan perakende kumaş satıyor… Koskoca dükkân… İçeri girerken bile kendime çekidüzen vermem lazım…
Vardım ki amcam ileride masasında oturuyor… Ardında eski vişne rengi çuhadan makam panosu cam kaplama masasının üzerinde sönmeyen purosu köstekli saatini arada bir çıkartıp baktığı ekose kumaştan yeleğiyle oturuyordu… Ezik duygularla huzuruna vardım:
-Amca selamünaleyküm…
-Aleykümselam yeğenim… Hayırdır bu vakitte?
-Elini öpüp helallik almaya geldim amca… Hollanda’ya gideceğim de…
Amcamın gözlerinin ilk defa gözlerime böyle baktığını fark ettim… "Hele ne dersin bir daha söyle bakayım?..” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.