Baba dostumuz Asım Ülker

A -
A +
 “Yine sabah 07.00 filandı. Asım Ülker birden çıktı kapıya. Babamı da yanına çağırdı heyecanla...”
 
Biz Saray ilçesinde Sana yağının ilk bayisi idik, Vita’nın ilk bayisi idik, Ülker’in ilk bayisi idik...
Rahmetli babamın çok iyi arkadaşıydı Asım Ülker. Rahmetli Sabri Ülker’in abisidir. Yıllar öncesinde Davutpaşa’da ilk yaptıkları fabrikayla ilgili olarak demişti ki:
“Sefer Bey gel beş bin lira koy da sen de hissedar ol!..”
Kendileri bu Büyük Yoncalı köyünden olup aslen Kırım Tatarlarındandır. Her hafta dükkânımıza gelirdi Asım Abi. Her hafta babama gelirdi. Eski dört silindir Plymouth marka bir otomobili vardı. Amerikan arabası, hiç değiştirmedi onu.
Besler bisküvisini alıp köşebaşlarında satardı Asım Ülker. Oradan buraya, nereden nereye?
Besler bitti, Arı bitti; Ülker dünya devi oldu. 1982’de Kıbrıs’a gittik. Her tarafta Ülker var…
İstanbul’da Eminönü’nde İstanbul işkembecisi vardı. Cağaloğlu’na çıkan dört yolda. Orada yazıhanesi vardı. Bizim de otelimiz vardı, Millet Palas Oteliydi. Vize, Saray, Silivri halkı gelip kalırdı bizde. Biz de otelde yatardık.
Sabah saat 07.00’de gelirdi yazıhanesini açmaya. Babam da kalkar yanına giderdi. Buluşurlar sohbet muhabbet ederlerdi. Ben şu an 76 yaşındayım o yıllarda daha kısa pantolonlu çocuktum.
Yazıhaneyi kendi gelir açardı. Bir gün oturuyorduk. Dedi ki babama:
“Ya Sefer Bey utanıyorum yahu!”
“Neden utanırsın?”
“Ya ben tramvayda 3. mevkide geliyorum. Benim işçilerim 1. Mevkide geliyorlar. Görünmeyeyim diye sırtımı dönüyorum inan...”
Yine böyle sabah kahvaltı çay muhabbetleri esnasıydı. Sabah saat 07.00 gibiydi. Asım Ülker birden çıktı kapıya. Babamı da yanına çağırdı heyecanla:
“Sefer Bey kalk gel bak bak!”
Babam kalkıp kapıya çıkarken ben de çocuk aklımla merak ettim onun işaret ettiği yere baktım.
Ortalıkta in yok cin yok. Eminönü’nde at arabaları geziyor. Dedi ki babama:
“Şu adamı gördün mü?”
“Gördüm” dedi babam.
“Bak işte o adam bin liralık adam” dedi.
İri yapılı, sırtında kalın bir palto, elinde baba bir tespih olan bir adam Cağaloğlu yokuşuna doğru çıkıyordu.
Bin lira öyle büyük bir paraydı… Zaten o olaydan üç beş sene sonra da beş bin lirayı babamdan istemiş ve hisse vermeyi teklif etmişti. O insanlar da o günler de artık yok…
            Akın Ünal-Saray/Tekirdağ
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.