Korktuğum başıma geldi!..

A -
A +
Sabrımı zorluyordu. Yine yutkundum ve “Allah mutlu mesut etsin” dedim yoluma gittim...
 
Tesadüfen olsa bir insan benim çalıştığım yerin önünden hem de benim çıkış saatlerime denk getirerek niye geçsin?
“Allah’ım bana sabır ver” diye dua ettim... Bu arada durumu gören ve hâlimi bilen bazı arkadaşlar benimle alay ettiler:
“Sen bu kızdan mı korkuyorsun, babasından mı?”
Aslında korkmak değil kendimden ar ediyordum. Utanıyordum. Fazla üzerinde durmamaya çalıştım. Ama bu sessizliğim onu kamçılamış olmalı ki bir gün o gençle iş çıkışı önümü keserek beni yanına çağırdı. Şımarık bir eda ile; “Bir daha bana ne dünürcü gönder ne de peşime takıl. Biz Sermet ile anlaştık. Evleneceğiz” dedi.
Sabrımın sonundaydım. Yine yutkundum ve “Allah mutlu mesut etsin” dedim yoluma gittim.
Birkaç adım attıktan sonra onun o hareketlerinden bana bir tiksinti geldi. İçimden “iyi ki bu olmamış” diye sevindiğimi hissettim. Fakat yapılan tutum ve davranış çok ağırıma gitmişti. Kahroldum bu duruma. Aşağılanmaya dayanamadım.
İş yerimden yirmi gün izin alıp memleketime gittim. Annemlere durumu anlattım. Yaşananların çok ağırıma gittiğini, benim gururumla oynandığını söyledim. Ailem de sanki benim böyle bir istekle gelmemi bekliyormuş gibi hemen aynı mahallede daha önceden annemlerin çok iyi görüştüğü bir ailenin kızıyla nişanladılar. Gerçekten de tereyağından kıl çeker gibi kolay oldu bu iş. Nişanlım hanım hanımcık, geleneğimize göreneğimize uygun yaşayan bir kızdı. O sene sömestirde düğünümüzü yapmak üzere karar vererek iş yerime döndüm. Çok mutlu ve huzurluydum...
Yine bir gün onun oturduğu evin yan sokağında, onlara dünür gönderdiğim akrabamızın evine gidiyordum. Olacak ya babasıyla sokak başında karşılaştık. Doğrusu onu görünce geçmişte bana yaptığı tehdit ve öfke aklıma geldi.
“İnşallah yine ters bir söz etmez” diye aklımdan geçiyordu ki korktuğum başıma geldi. Öfkeli bir hâlde üzerime yürüyüp yakama yapışıverdi:
-Sen üç günden beri neredesin? Nerede benim kızım? Söyle çabuk!
-Bir dakika amca, ben…
-Kızımı sen kaçırdın! Sen kaçırdın benim kızımı! Kızım üç gündür ortalarda yok!
Beynimden vurulmuşa döndüm. Bir iftirayla karşı karşıya kalmıştım. Ayaklarımın bağı çözüldü. Ne yapacağımı bilemedim. Tabii ki her şeyi olduğu gibi söylemek en doğru olanıydı:
-Amcacım, ben o günden beri kızınızla hiç konuşmadım. Zaten ben artık nişanlı birisiyim. Memleketten nişanlandım. Lütfen peşimi bırakın artık... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.