“Nasıl oldu anlayamadık!..”

A -
A +
“Gözümü açtığımda, arabamız dağ yamacı tarafında kayadan biraz ileride yolun kenarındaydı...”
 
Seneler önce, sıcak bir yaz günü,131 Murat taksimiz ile Osmaniye Düziçi (Hârûniye) kaplıcalarına kitap satışına gidiyorduk. Kitaplarımız Hakikat Kitabevi’nin birbirinden değerli eserleri idi. Cuma günleri, mübarek gecelerde câmi kapılarında, kahvehanelerde filan Allah rızası için, gönüllü arkadaşlarla dolaşıyorduk.
Arabada beş kişiydik ve hayli de kitap yükümüz vardı. Bir dağ-orman stabilize yolundan, Ceyhan Nehri’nin kenarında bulunan kaplıcaya doğru inişe geçmiştik. Baktım, şöyle 20 metre kadar mesafede yolun ortasında bir kaya ucu görünüyor. Yolu kullanan araçlar genelde kamyon ve minibüsler olduğu için arabaların tekerlekleri kayanın etrafını gelip geçerek yolda derinlemesine iz bırakmışlar. Ortada ise esas gövdesinin buz dağı gibi yerin altında olduğu anlaşılan kaya yola yüzeyden yukarı 15 cm kadar tümsek oluşturmuş.
Otomobilimizin altı yüksek olmadığı gibi bir hayli de yüklü olunca o an için bir karar verdim. Arabanın motor karterine (yağ haznesine) zarar vermesin diye direksiyonu ortalamak istemedim.
Sağ taraf dağ yamacı, sol taraf uçurumdu. Sol tarafı, arabamızın kayaya çarpmadan geçmesi için daha uygun buldum ve direksiyonu o tarafa doğru çevirdim. Tümseği sağ tarafıma alarak geçmiştim. Fakat soldaki uçuruma doğru fazla yanaşmış olacağım ki, sol ön tekerlek yolu göçürdü... Birden gözümün önünde uçuruma doğru yuvarlanan arabamız canlandı ve o korkuyla gözlerimi kapattığımı hatırlıyorum. Gözümü açtığımda, arabamızın dağ yamacı tarafında kayadan biraz ileride yolun kenarında durduğunu gördüm. Önde oturan arkadaş, uçuruma doğru kaydığımızı görünce, kapıyı açmış ve kendini arabadan atmak istemiş. Dağ tarafında; kapıyı açmış ama kendine atamadan arabada otururken gördüm. Arkadaki arkadaşların her biri ayrı bir korkuda iken, arabamızın uçurumdan sağ tarafa dağın eteğine nasıl geldiğini, birbirimize soruyor ve şaşkınlığımızı anlatmaya çalışıyorduk...
Okuduğumuz evliya menkıbelerindeki gibi bir hadisenin başımıza geldiği kanaatine varmıştık. Artık, çok hayırlı bir hizmet yolunda olduğumuzdan olacak, kitaplarımızda adı geçen mübarek zatların hürmetine imdâd-ı ilahî yetişmişti. Kendimizi toparlayınca tekrar kaplıcaya doğru yola koyulduk. Kitapların tamamı satıldı. Bu da bize çok büyük bir moral oldu. Cenab-ı Hakka hamd ettik.  

            Sait Yolaçan-İstanbul

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.