Babamı hiç böyle görmemiştim!..

A -
A +
Babam “bu iş bizi batıracak hanım” diyordu, ağzı hararetten kurumuş yüzü buruşmuş hâlde...   Bahçeli ama ortasında gecekondu olan evimizi çocuk aklımla pek beğenmez, okuldan hiçbir arkadaşımı evimize götürmek istemezdim. Ama çocuk aklımla kocaman bahçesinde hemen her mevsim meyve veren şeftali, kayısı, elma, armut, ayva, kiraz, erik, dut ağacımızı hiç mi hiç hesaba katmazdım. Ne mi isterdim? Bir apartman dairesinde oturmak nasıl bir duyguydu? Sanki modern hayatı, apartman dairesine taşınınca yakalayacağımızı düşünüyordum. Oysa bahçemizin de aralarında bulunduğu o gecekondu semti herkesin birbirini tanıdığı, çoğunun aynı şehirden kasabadan hatta köyden geldiği ve birbirini tanıyan ailelerin yaşadığı huzur semtiydi. Sanki ailem içimdeki duyguları okumuş gibi ortaokulu bitirdiğim dönemlerde aldığı bir kararla o güzelim meyve ağaçlarıyla birlikte gecekondu evimizi kiraya vererek apartmana taşınmıştı. Sonradan anladım ki iş yerinden ayrılmış bir miktar da tazminat almıştı. Eşe dosta tanıdığa sorarak ne iş yapacağına karar vermişti. Hiç anlamadığı bilmediği bir işe yönelmişti. Sırf pazarı var ve çok para kazanılıyor, diyerek. O yıllarda Rusya’ya bavul ticareti revaçta idi ve her eline biraz imkân geçen merdiven altı dedikleri tekstil imalatına başlıyordu. Kazak, tişört, eşofman ne olursa… Babam da elindeki sermaye ile birlikte bankadan kredi çekmek istemişti. Ah bu bankalar hiç teminat almadan kredi verirler mi? Ve bizim evimizi kredi için teminat göstermişti babam… Bir küçük atölye de bizim olmuştu…  Ustalar tutmuştu babam, yepyeni makineler getirtmişti İtalyan malı… Alırken aracı firma ne dediyse aynına peki demişti babam. Hiç araştırma soruşturma yapmamıştı. Herkesi kendisi gibi ağzından çıkanla gönlünden geçenin aynı olduğu gibi düşünüyordu. Aylarca kazancını makinelere yani bankadan alınan kredileri ödemeye yatırdı. Lakin bir türlü ucu ucuna yetmiyor, kredi ödemekte bile zorlanıyordu babam. Bu iş bizi batıracak hanım diyordu, ağzı hararetten kurumuş yüzü buruşmuş hâlde… Hiç yorgun ve üzgün görmediğim babamı o günlerde hep düşünceli ve neşesiz görmeye başlamıştım. Çok üzülüyordum. Ve bir gün bu işi bırakmaya karar verdi. Ne var ne yok elinden çıkartacaktı. Satacak ve aldığı parayı da banka kredisine vererek kurtulacaktı? Biz ne kazanacaktık? Bir sene boyunca yaptığımız bunca emek nereye gidecekti? Boş yere mi çalışmıştık? Hiç beş kuruş kazancımız olmayacak mıydı? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.