“Ben onu tanımıyorum”

A -
A +
“Beyefendi hoş geldiniz. Ziyaretçi odası burası ama bugün hava çok güzel ve ben sizi bahçeye alayım...”

Astsubay olarak görev yaptığım yıllardı. Yaz günü mesai saatimin bitiminde gittiğim şehir merkezinde bir marangoza uğradım.
Üzerimde dâhili kıyafet vardı. Kaldığım evin kapı pencere vb. doğramaları için görüşecektim.
Fiyat alacaktım, ödeme şartlarımı konuşacaktım. Bütçeme göre de taksitlendirme isteyecektim.
Marangoz’a vardım. Selam verdim. Hâl hatır sonrası ustaya isteklerimi anlatacakken orada kapı kenarında oturan bir bey uzaktan beni tanımış. Kapıya yakın yerde oturuyormuş. Ben içeriye doğru yürürken arkamdan ustaya seslenmiş. Beni işaret ederek:
“Ne isterse yap, para da alma!” demiş.
Usta bana o kimsenin ismini söyledi.
“Böyle birini tanıyor musun?” dedi.
“Benim öyle bir tanıdığım yok” dedim.
“Ama o sizi çok iyi tanıdığını söyledi” dedi.
“Öyleyse ya birisine benzetti, ya şaka yaptı” dedim. Çünkü ben o kişiyi tanımıyordum.
Bunun üzerine atölyedeki o usta anlattı:
“O seni tanıyormuş ve hiç unutmamış. Bir bahar mevsimi bir yakınını ziyaret için sizin birliğe gelmiş. Askerler onu ziyaretçi odasına almışlar. Gelip sen demişsin ki:
-Beyefendi hoş geldiniz. Ziyaretçi odası burası ama bugün hava çok güzel, ben sizi ahşap pergola oturma yerimiz olan bahçeye alayım.
Onu bahçede misafir etmişsiniz. Ardından iki de çay söylemişsiniz.
Ben ne yapmışım ki aslında? Son derece insani ve bir o kadar görevim olan bir şey yapmışım. Ve ben bunu gelen her ziyaretçimize yapıyor, herkesi şartlarımıza göre en iyi şekilde ağırlamaya çalışıyorduk.
Fakat o yıllarda insanların bilerek bilmeyerek ordusuna küstürüldüğü, milletinden farklı bir zaviyede gösterilmek istendiği yıllardı ve bir astsubay olarak bir vatandaşa içten davranmak hele de iki çay ikram etmek, o vatandaşın gönlünü fethetmeye yetmişti. Onun için beni hiç unutamamış…
Marangoz atölyesinde görünce de bu iyiliğin karşılığı olarak ikramda bulunmak istemiş.
“Kendisine çok teşekkür ettiğimi söylersiniz, eksik olmasın” diyerek teklifi kabul etmedim. Çünkü ben bu ülkenin bir çocuğu olarak bir Türk subayı olarak ülkemin insanına yapılması gerekeni yapmış verilmesi gereken değeri vermiştim. Bakmayın siz vefasızlıktan filan dem vuranlara… Bizim insanımız gerçekten bu kadar asil ve bu kadar vefalıdır...
           Mehmet Çelik-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.