“Babası iyi ama ya oğlu?”

A -
A +
“Nihat öğretmenin oğlu ise hiç düşünmenize gerek yok. Nihat Hoca çok muhterem bir insandır”
 
 
Yıllar önceydi… Ablamın kızına dünürcü gelmişti. Dünürler kendilerine referans olarak benim ismimi verip demişler ki:
“Kardeşiniz Sabri, damat adayının babasının öğrencilerindenmiş. Dolayısıyla babasını ona sorabilirsiniz.
Ablamlar ne yapsın “madem Sabri biliyor, ona soralım” demişler.
Konuyu bana açtılar: “Yeğenin Hacer’i liseden hocanmış, Nihat Bey’in oğluna istiyorlar. Ne dersin?”
Bir tarafta melek gibi nazik ve uysal yeğenim, diğer tarafta kibarlığı ve beyefendiliğine hayran kaldığım Nihat Öğretmenim. Nihat Hoca ki okulumuzda bir efsaneydi… Onu okulda sevmeyen yoktu ki. Bize gerçek anlamda hem öğretmendi, hem arkadaştı, hem gerektiğinde babalık yapan muhterem biriydi.
Tabii aradan yıllar geçmişti. Bizler mezun olmuştuk. Nihat Hoca İstanbul’a tayin olmuş oradan da çoktan emekli olmuştu. Hoş ablamlar da İstanbul’da otururken oradan tanışmışlardı demek ki. Nasip işte nerden nereye… Ablama dedim ki:
“Nihat öğretmenin oğlu ise hiç düşünmenize gerek yok. Nihat Hoca çok muhterem bir insandır. Bizim olgunlaşmamızda, vatanını milletini seven insan olmamızda Nihat Hoca’nın emeği vardır. Yeğenim böyle bir insanın gelini olmayıp da kimin gelini olsun?”
Ben bu sözlerimle bir bakıma Nihat Hoca’nın oğluna da kefil olunca ablamlar da araştırmaya gerek duymadan bu aileye kızlarını gelin vermeye razı olmuştu.
Ama ne benim aklıma gelmişti ne de ablam sormuştu:
“Nihat Hoca iyi olabilir ama oğlu da babası gibi iyi midir?”
Doğrusu bu da araştırılması gereken bir gerçekti. Fakat biz öğrencilerine bile yıllar boyu unutamayacakları derecede rehberlik eden böyle bir öğretmen kim bilir kendi çocuğunu nasıl yetiştirmişti? Kim bilir oğlu ne kadar eğitimliydi? Ne kadar tertipli düzenliydi? Ne kadar entelektüel biriydi.
Neyse kısmette nikâhlanmak varmış. Ablamlar kızları Hacer’i Nihat Bey’in oğlu Cemil ile evlendirmişlerdi. Doğrusunu söylemem gerekirse düğünlerinde de bulunamamıştım. Ama görenler damadın çok efendi biri olduğunu, ağzı var dili yok bir genç olduğunu söylüyordu. Yanılmamıştım… Nihat Hoca’nın oğlu da babasına layık bir genç olmalıydı…
Derken aradan epey bir zaman geçti. İstanbul’a yolum düşmüştü. Dedim, hem damadımız ve yeğenimizi ziyaret ederim. Hem onların vesilesiyle eski hocam Nihat Bey ile görüşürüm… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.