Yeter ki sabretmesini bilelim

A -
A +

“Biz madem olacaksa bu yaz olup bitmesini istiyorduk. Kaynana bir ay sonraya bıraktırıyordu”

 
Ağabeyimizin nişanlısının evine düğün gönünü konuşmak üzere giden bizleri bu şekilde pejmürde bir kıyafetle karşılayan annesi bizleri tam manasıyla şaşırtmıştı.
Ne olursa olsun insan misafirin karşısına çıkarken bu kılıkla mı çıkardı? Madem beklettin biraz daha beklet, git üstünü başını değiştir öyle değil mi?
Üzerini değiştirmeye gerek duymadan o kiri pisi ile bizlere sarılıverdi. Sonra da koltuk veya sandalye yerine hemen yanı başında bulunan sehpanın üzerine oturuverdi. Hiç patavat yoktu. Bu kadar umursamaz bir ev sahibi hayatta görmedim göreceğimi de sanmıyorum.
Neyse zoraki bir hoşbeşten sonra geliş sebebimizi anlatıp düğün gününden nasıl düğün yapacağımızdan söz açtık. Biz madem olacaksa bu yaz olup bitmesini, bir hafta içerisinde yapılmasını istiyorduk. Ne gariptir ki kaynana olacak kadın işi bir ay sonraya bıraktırıyordu. Tartışmalar bu konu üzerine “olurdu-olmazdı” diye devam ederken kadın birden öfkelendi. Öyle ki bu defa da onun öfkesinin ve tepkisinin şiddetine şaşırıp kalmıştık. Birden yumruğunu masaya vurarak haykırmasın mı?
-Bu iş olmaz!
Getirdiğimiz hediyeleri de göstererek “alın hediyelerinizi başınıza çalın” diye bağırıp attı önümüze. “Ya bu düğün bir ay sonraya kalır, ya da bu dünürlük burada biter!” diye bıçak gibi kestirip atıyordu. Biz de üzüldük bu işin bozulmasına ama elden ne gelir? Kadın başladı yavaştan yavaştan sebebini anlatmaya.
Meğer kız evlenmeden önce oğlanla biraz gezip tozmak istiyormuş. Oğlan hafta sonları on üç saatlik de olsa o yoldan gelip kızı alıp gezdirmeliymiş. Kız bu maksatla iki de bir nişanı atıp dolaşıyormuş. Annesi zorla takıyormuş yüzüğü parmağına…
Biz bunları duyunca kararımızı verdik. Bu evlilik gerçekten de olmamalıydı. Bizim oğlumuz bu kıza göre biraz fazla idi. Madem kız da istemiyordu, oğlumuzu istemeye istemeye evlilik gibi yüce bir kurum kurulamazdı.
Helalleştik kadınla. Ne de olsa bir kahvesini içmiştik. Taktığımız takıları da kızları Ankara’dan geldiğinde vereceklerini söylediler.
Babamın izni bittiği için memlekete döndük ama gözümüz arkada kalmıştı. Yine de kısmetliymiş ağabeyimiz. On- on beş gün içinde ailemize uygun hem dinî vecibelerini yerine getiren bir kız bulmuşlardı ona. Allah nasip etmeyince olmuyor. Önemli olan her işte hayırlısını istemek ve dilemekmiş. Yeter ki insanlar sabretmesini bilsin.
Rumuz “Çiğdem”- Eskişehir
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.