Her şey bir anda oldu...

A -
A +
“Ölüm hepimiz için. Ama daha elli yaşına bile gelmeden böyle aniden ölmesine üzülüyor insan...”
 
Görümcemin gelini, bizim komşu köyümüzde ikamet ediyor. Samsun’un merkez köylerinden birinde yani… Bir oğlu bir kızı var. Kocası da dur durak nedir bilmeyen, çalışkan mı çalışkan bir adam. Fakat ne yaparsa yapsın kimsenin haberi olmaz… Hani insan sır saklar da bu kadar mı saklar kardeşim? Evdeki hanımına, çoluk çocuğuna dahi bilgi vermiyor. Ne yapıp ettiğini kendinden başka bilen yok. Gel zaman git zaman bu çalışkan adam evdekilere öylesine bahsediyor bir ara:
“56’larda bir daire aldım, kiraya verdim...”
Nerede olduğunu soruyor çocukları. Heyecanlanıyorlar elbette…  Seviniyor gariplerim… Bir gidip görmek istediklerini belirtiyorlar. Ama baba ketum mu ketum:
-Ne yapacaksınız görüp de? Aldım dedim ya işte… Kiracı girdi içine oturuyor. Şimdi gidip elin adamını rahatsız mı edelim?
Kestirip atıyor… Baba otoriter biri, evdekiler fazla üzerine gidemiyor. Ama hanımı iyi biliyor ki kocası bu işi bir ortak ile birlikte yapıyor ve yürütüyor.
Yani kocasının bir ortağı var fakat bu ortak kim bilmiyorlar. Soramıyorlar. Hoş sorsalar cevap veren de yok…
Bankaya para yatırdığından da şüpheleniyorlar. Fakat ne kadar şüphe ederse etsinler adam sanki çocuklarından, hanımından kıskanır gibi parasının ne kadar olduğunu, olup olmadığını bir sır gibi saklıyor...
Bir gün duyduk ki bu adam vefat etmiş. Hiç beklenmedik bir zamanda hem de. Hani ölüm elbette her an gelebilir insanlık hâlidir. Ölüm hepimiz için. Ama daha elli yaşına bile gelmeden böyle aniden ölmesine üzülüyor insan.
Görümcemin kızı olayı şöyle anlatıyor:
Bir akşamüstü, kapının zili çaldı. Bizimkinin geldiğini zil çalışından anladım. Kapıyı açtığımda yüzü kül gibiydi. Yüreğim ağzıma geldi. Konuşacak dermanı yok gibiydi. Kapıdan içeri adımını zor attı. Eliyle göğsünü tutuyordu. Gözleri yuvalarından fırlayacak gibiydi. Hırıltı hâlinde zor konuştu:
-Bana bir şey oldu. Boğuluyorum sanki. Beni yatağa atın…
O yılarda köylük yerde ambulans çağırmak nerede? Köyde bir sağlıkçı bile yoktu…
Biz daha “ne oldu, ne yapıyorsun?” demeye kalmadan kapının eşiğine yığılıp kalıverdi.
Çığlıklarımız karşılıksız kalıyordu. Çocuklar “baba, baba!” diye çığrışmaya başladı. Kocam artık cevap verecek durumda değildi. Karga tulumba yatağa taşıdık. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.