Bu kusur Anadol’un değilmiş!..

A -
A +
“O Karabıyıklı’nın virajlarından bu bozuk direksiyonla nasıl geçtiniz? Dinlerken bile ürperdim!..”
 
Size eski yerli otomobilimiz olan Anadol ile başımızdan geçen bir olayı anlatacaktım…
Bu araba ile komşu ilimiz Gaziantep’e kitap satışına gittik. Akşam geç vakitte de şehrimize döndük. Şehrin girişinde “Şeyh Adil Kabristanının giriş kapısı yanındaki çeşmeden su içelim” diye arabayı sağa çekip park ettik.
Suyumuzu içtik, arabaya döndük… Direksiyona geçtim. Baktım arabanın direksiyonu bomboş… Yani tekerleklere kumanda etmiyor… Dahası şöyle 360 derece çevirin makara gibi dönüyor.
“Yahu biz çeşme başına gelinceye kadar böyle bir şey yoktu? Birdenbire ne oldu bu direksiyona böyle?"
Hay Allah ne yapacağız? Bu hâlde bu arabayla yola nasıl çıkarız?
Oradan buradan derken baktık bir çözüm üretemiyoruz, bıraktık arabayı orada. Gecenin bir vakti yaya olarak evimizin yolunu tuttuk. Sabah ola hayır olaydı…
Sabah arabanın yanına giderken, baktım bir tanıdık şoför de kamyonuyla o tarafa gidiyormuş. El ettim beni de şoför mahalline aldı.
Hoş beşten sonra, akşamki yaşadıklarımızı anlattım.
Hayret, adamcağız sessizliğe büründü… Baktım göz ucuyla, beti benzi gitmiş.
-Hayırdır bir rahatsızlık mı oldu, niye sustun?
-Sait sen ne söylüyorsun! O Karabıyıklı’nın (Maraş Antep arasındaki dağ yolu) virajlarını bu bozuk direksiyonla nasıl geçtiniz? Dizlerimin bağı çözüldü ya…
-Bilmiyorum ben de…
-Bu meret direksiyon, çeşmenin başında bozulmadı ya! Bunun daha öncesi vardır.
Tanıdık şoför o yolları gayet iyi bildiği için dehşete düşmüştü. Ben de sarsılmadım, desem yalan olur. ‘Tasarruf’ falan diyecek oldum ama böyle mevzulardan anlayacak biri olmadığı için “Allah korumuş” diyebildim.
Bir gün önce aracın bakımını yapan tamirciyi alarak birlikte çeşme başına gittik. Arızayı inceledikten sonra dedi ki:
“Direksiyon milinin tekerleklere kumanda ettiği dişli kutusunun bakımını yaptım vidalamasını çırağa söyledim. Demek ki tam sıkmamış. Dişliler sıyırma yapmış. Bu bana ders olsun. Bundan sonra mutlaka kontrol yaparım. Size geçmiş olsun, verilmiş sadakanız varmış...”
Yüce Allaha binlerce şükürler olsun. Ama haksızlık etmeyelim bu kusur, “eski yerli” diye hafife aldığımız Anadol’un değil, çırağına rastgele işveren ustanın kusuruydu.
           Sait Yolaçan-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.