“Eski Evler ve Ustalar”ı izlediniz mi?

A -
A +
“Bu bir iltifat değildi… Duygumu dile getirmiştim. Bunun üzerine bir hatıra anlattı...”   Bir çay içimi kadar ziyarette bulunmuştum. Çaylarımızı yudumlarken içimden geldi ve dedim ki: “Rahim Ağabey, 'Sevgili Peygamberim' kasetlerini dinlerken orada sizin sesinizle anlatılan bölümler ne kadar içten ve samimi… Ve sesiniz ne kadar güzel...” Bu bir iltifat değildi… Duygumu dile getirmiştim. Bunun üzerine bir hatırasını anlattı Rahim Ağabey: -Bir gün Bursa’da bir konferansa davetliydim. Gençler vardı ve salon doluydu. Konuşurken gençlerden biri hiç mevzuyla alakalı olmayan bir şey söyledi: “Efendim ne kadar güzel sesiniz var...” Böyle bir iltifat karşısında ne denir? Ne yapılır? “teşekkür ederim” denilir, “estağfurullah” denilir filan ama ben hiçbir şey söylemeden orada hatırıma güzel ses ile ilgili enteresan bir konuşma geldi… Dedim ki salona: “Süha Arın isimli belgesel film yapımcısı bir beyefendi ile tanışmıştım 90’lı yılların başında… Kendisi 40 yıl süren meslek hayatında, çok sayıda ulusal ve uluslararası ödüle lâyık görülen otuzun üzerinde esere imza atmış; Belgesel Yönetmenliğinin yanı sıra eğitimci kimliğine de sahip ve aralarında günümüzün nice ünlü yönetmeni, gazetecisi ve akademisyeninin de bulunduğu çok sayıda öğrencinin yetişmesine katkıda bulunmuş bir insandı. Bugün de gerek eserleri, gerekse belgesel sinema eğitimine getirdiği yaklaşımıyla Türk Belgesel Sinemasının "Büyük Ustası" olarak kabul edilmektedir... Tanıştığımız yıllarda Gayrettepe tarafında “Abdülmennanoğlu Sinan” diye bir belgesel çalışması yapıyordu. O zaman “Belgesel” kelimesi de yok “dokümanter” deniliyordu. Doğrusu da aslında “belgeli” olmalıdır... Beş yüz adet de kitap basmıştı. Ki enfes bir kitaptı… Aslı Osmanlı Türkçesiyle ve Latince edilmiş şekliyle esere çok emek verilmişti. Bir tane de bize hediye etmişti Süha Bey… O gün bize “Eski Evler ve Ustalar” adıyla Doğu Karadeniz evlerini anlatan bir video seyrettirdi. Video çekimleri harikaydı fakat daha harika olan anlatan sesti. “Süha Bey” dedim, “bu anlatan kim?” “Kardeşim” dedi. “Nerede?” dedim ama “neden ‘nerede’ diye sordum" bilmiyorum ama öyle gelişmişti konuşma… Ve hiç beklemediğim bir cevap verdi: “Öldü...” Ummadığım bir cevap almış olmanın şaşkınlığıyla olsa gerek “Neden öldü?” dedim. Sanki insanlar ölmezmiş gibi… “Gırtlak kanserinden” dedi. (Allah rahmet eylesin) Gence ve salona bunu anlattım ve konferansa devam ettim...             Emin Ceylan-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.