Kiminle evleneceğimi bilmiyordum!..

A -
A +
“Evleneceğimden değil, vatanıma kavuşmanın yolu açılacak diye heyecanlanmıştım...”   Biz artık ülkemize kaçmayı aklımıza koymuştuk... Bu defa da parası olanları Al­manların kaçırdıklarını söylüyorlardı... Bizim pa­ramız yoktu... Kara kara düşünürken, bir gün İvan yanıma sokuldu ve yavaş­ça dedi ki: “Türkiye’ye gitmenin bir kolay yolu var.” Heye­canlandım. Yüreğim küt küt attı: “Seni Hıristiyan bir ka­dınla evlendirelim. Çocu­ğun olursa onlar burada kalır, sen memleketine gidip eşini dostunu gö­rüp gelebilirsin.” İçim bir tuhaf oldu. Vatanıma kavuşmak için bu nasıl bir yoldu böyle? Bin kararsız düşünürken bir gün İvan yaklaştı yanıma ve bana müjde verir gi­bi söyledi: “Sana dul bir kadın buldum. Benim yakınım­dır. Pazar günü kilisede nikâhınız yapılacak, hazırlan.” Ben yalan yok heyecanlandım. Ev­leneceğimden değil, va­tanıma kavuşmanın yolu açılacak diye heyeca­nlandım... Ertesi günü pazardı. İvan erkenden geldi. Ye­ni bir elbise ve ayakkabı getirmişti: “Haydi gide­lim Ahmet” dedi. Bir­likte evlerine doğru yürü­dük. Arkadaşım da bizi ta­kip etti. Daha kiminle ev­leneceğimi bilmiyor­dum. Kadını da görme­miştim. Çiftliğin orta yerinde güzel yapılı bir eve girdik. Geniş bir salona aldılar. Kadınlı erkekli kiliseye gitmek üzere giyinmişlerdi. Orta yaşlı bir kadın uzun bir en­tari giymiş ve yine orta yaş­lı bir kadının elinden tut­muş olarak yanıma geldi. Elbisesi daha iyi olanı, bozuk bir Türkçe ile: “Ahmet bu senin eşin olacak, tut elinden’’ dedi. Komşular da gel­mişti... İvan ve karısı da geldi “haydi çıka­lım” dediler... Kalabalığa karışıp yürüdük... Kadının yüzüne bile bakmamıştım. Aklımdan hep Türkiye geçiyor, Malatya’da Çırmık’ta yürüyo­rdum sanki... Kiliseye girdik. Bizi ayrı bir yere aldılar... Yanımıza onların “dırdır” dedikle­ri, simsiyah elbise içinde bir papaz geldi... Sakalı dö­şünü geçmiş, boynunda bir de büyükçe “haç” sallanı­yordu... Adamı görünce ba­na bir ürküntü geldi... Vücudumu ter bastı... Başım döndü... Yere düşme­mek için duvara yaslan­dım... Yarı Türkçe, yarı Er­menice konuşmaya başladı: “Ahmet aramıza hoş safa geldin” dedi ve koynundan çıkardığı büyük bir haçI sırtıma omuzuma, başıma dokundurmaya başladı: “Ahmet söylediklerimi tekrar et. Bundan sonra Hıristiyan olacaksın” deyince yere düş­tüm... Yüzümü yıka­mışlar... Ayıldığımda kâbus dolu dakikaları hatırladım… “Hayır! Eşin de olsam ben Hıristiyan olmam!" diyerek ka­pıya doğru koştum... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.