Eşime dahi anlatmadığım rüya...

A -
A +
“Şimdiye kadar hiçbir rüyamı kimseye anlatmadım. Hatta eşime dahi; sadece sana anlatıyorum...”
 
Kendisiyle tanıştığım Maraşlı İrfan Aksoy, orta boylu, sessiz, çok yavaş konuşan, hiç kızdığını görmediğim, kendi hâlinde bir insandı… Ama sanki çok dertli biri gibiydi. Her zaman onu dalgın düşünceli ve biraz da kederli görürdüm. Bu duruma çok üzülmeme, çok merak etmeme rağmen onun derdini, düşüncelerini soramazdım. Lakin “bu öğretmenin çayı içilir” der, odasına girer, orada gerçekten huzur bulur ve rahat ederdim. Kendisinin Kahramanmaraşlı olduğunu ileriki günlerde öğrenmiştim... Sene içinde kendisiyle samimiyetimiz artmıştı. Çok zaman beni evime göndermez, Gaziantep fırınlarında tepsiyle patlıcan kebabı yaptırır, birlikte yerdik... Ne var ki memuriyet… Benim Afyonkarahisar’a tayinim çıkmıştı. Yolluk ücretini almak için okuldan çarşıya çıkacaktım. Odasına gittim, masasının başında ayakta idari işlerle uğraşırken gördüm. Selam verdim:
-İrfan Ağabey, çarşıya çıkıp yolluk paramı alacağım. Çarşıdan gelecek bir siparişin var mı?
-Acelen yoksa bir çay iç, on dakika sonra beraber gidelim ne dersin?
-Peki Ağabey, tamam o zaman, çayları söyle.
Çaylar söylendi. Çaylarımızı içerken İrfan Ağabey bir yudum alıp dedi ki:
-Sana bir rüyamı anlatacağım.
-Hayırdır inşallah Ağabey…
-Şimdiye kadar hiçbir rüyamı kimseye anlatmadım. Hatta eşime dahi anlatmadım. Şimdi bunu sadece sana anlatıyorum... Rüyamda Enver Ören Beyefendiyi gördüm. Hâlbuki hayatta kendisini hiç görmedim, konuşmadım... Bulunduğumuz yer çimenlik... Olduğu gibi yeşil; arkam ormanlık, her taraf yemyeşil... Bir bahar havası…
-Allah mübarek etsin Ağabey...
-Önümde bir dere akıyor; berrak mı berrak, suyun dibi gözüküyor, pırıl pırıl… Karşıda Enver Beyler. Onun bulunduğu yer de yemyeşil çimenlikler. Arkasında ormanlık, yemyeşil ağaçlar, hava pırıl pırıl. Elini kaldırmışlar: “Buraya geleceksin kardeşim, buraya geleceksin” diyorlardı.
-Allah Allah! İnşallah yarın mahşer günü ben de senin eteğine yapışırım İrfan Ağabey…
Duygusal anlar yaşadık… İçimiz sürur buldu. Değişik bir hâl oldu. Bir süre sessiz kaldık. Sonra birlikte çarşıya gitmek üzere yola koyulduk. Yolluğu alacağım yer, Türkiye gazetesi bürosuna yakındı. İrfan Ağabeye dedim ki;
-Şuradan gidelim, büroya uğrayalım, daha sonra paramızı alırız olur mu?
-Peki olur... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.