“Sen yeter ki iste abi...”

A -
A +
 “Gardiyan, şöyle yüzüme baktı… O çatık kaşın altında bana olan sevgisini görebilmiştim...”
 
 
Ve artık benim gitmemi bile beklemeden açıp Bizim Sayfaya yumulduğunu daha yeni yeni idrak ediyorum… Meğer bizim Gardiyan, Bizim Sayfanın ve Türkiye gazetesinin hayranı olup çıkmıştı… Önce kendisi okuyup sonra içeri götürüp sahibine gazeteyi veriyordu…
Ve kupon süresi dolmuştu… Faydalı Bilgiler kitabını abonelerimize dağıtmaya başlamıştık.
O gün hapishaneye gazeteyle birlikte abonenin kitabını da götürdüm.
Gardiyan Emin Amca şöyle yüzüme baktı… O çatık kaşın altında bana olan aşinalığını ve sevgisini görebilmiştim:
“Ey çocuk” dedi, “bu kitaptan bir tane de bana niye getirmiyorsun?”
Dedim ki:
“Abi sen iste yeter ki bir tane değil, sana 10’lu setimizden getiririm.”
“Getir tabii!”
Ertesi gün aldım 10’lu kitap setini götürüp kendisine, “buyur abi getirdim” dedim.
O koca adamdan para mı istenir? Dönüp gitmeme kalmadan tuttu kolumdan:
“Dur paranı vereceğim!”
Şaşırdım ama nasıl? Şimdiye kadar herhangi bir şeye para mı verirdi o? Hayatı beleşe getirmişti âdeta… Ama hayret… Ben istemeden kitapların parasını veriyordu “borcumuz kaç para?” diyordu…
Abi “bunlar size hediye” dedimse de “olmaz!” dedi… Parasını çıkardı verdi. Bir tuhaf olarak ayrıldım oradan… Ve çok sürmedi zaten… Bu insanın önce kendi hayatında sonra ailesinde çoluk çocuğunda bir değişim dönüşüm başladı…
O dev gibi adamın, boru gibi sesi yine vardı ama önceden korkunç bir heyula iken şimdi bir merhamet abidesi olup çıkmıştı... Mahkûmlara “heyt” diye seslenen adam şimdi “koçum” “aslanım” diyordu…
Ve artık o iri cüssesiyle camide imamın arkasında saf tutuyordu… Namazdan sonra gelip geçerken uğradığı kahvede ses kasetlerimizi insanlara anlatıyor “dinleyin bunları dinleyin de dünyadan ne mübarek insanlar gelip geçmiş öğrenin” diyordu…
Bişr-i Hafi kasetini anlatırken çok duygulanıyordu… “Yanmak lazım” repliğini söylüyor… Sonra da kasette adı geçen Demirci Cafer’in “Allah yakmasın!” sözünü yüreğinin derinliklerinden; tecvitte “güzel he” dedikleri “he” harfi çıkarır gibi mırıldanıyordu…
Bir gazete… Hem de başkasına giden bir gazete… O koskoca gardiyanı ve onun çocuklarını ve çevresini dalga dalga çepeçevre sarmış sarmalamış huzura kavuşturmuştu…
Hayatta isen ellerinden öpüyorum benim Gardiyan Emin Amcam…”

      Yakup Söylemez/Hassa-Hatay

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.