Kel Sefer’in Fırını

A -
A +
“Abi simitler Kel Sefer’in fırınından, çıtır çıtır… Bol susamlı… Bir ye bana hak vereceksin...”
 
Karadeniz’in eşsiz güzelliklerine mest olmuştum. Çatalzeytin, Devrekâni, Bozkurt, Abana derken yolum İnebolu’ya düşmüştü. Yorgunluktan mı yoksa güzellikten mi bilmem, sahilde Karadeniz’in haşin dalgalarını seyrederken dalıp gitmişim…
Mutlu, güzel şeyler düşlüyorken bir ses hayallerimi yırtıp attı:
“Simiit!”, “simitçiii!”
Kör olası bir simitçi bir çuval inciri berbat etti. Düşlerimi bitirdi. Cin gibi bir çocuk avazı çıktığı kadar bağırıyordu:
“Simiit!”, “simitçiii!”
Zavallı çocuk ekmek derdindeydi; acıyorum, biraz da başımdan defetmek için para verip göndermek istiyorum. Ama onurlu, gururlu çocuk bunu kabul etmiyor.
Mecburen tok olmama rağmen bir simit alıyorum. Martıları doyurmak istiyorum. İstiyorum da simitçi çocuğun gideceği yok:
“Abi simitler Kel Sefer’in fırınından, çıtır çıtır… Bol susamlı… Bir ye bana hak vereceksin abi…”
İşte Kel Sefer ismini ilk ondan duydum. Bu çocuk bu kadar önemseyince ilgimi çekmişti Kel Sefer:
-Kimdir bu Kel Sefer, dedim?
Çocuk anlatmaya başladı:
“Abi Kel Sefer’i İnebolu’da bilmeyen yok ki…”
-Nerede yeri?
Çocuk adresini söyledi. Bulunduğum yere de biraz yakındı:
“Abi kime sorsan söyler. Sahilin yanındaki caminin karşısındaki sokağa gir tamam. Sefer yıllar önce rahmetli olmuş, şimdi torunları işletiyor.”
Simitçi çocuğun tam olmasa da bölük pörçük anlatması beni daha da bir meraklandırdı. Gidip Kel Sefer olmazsa torunlarını görecektim... Gerçekten de Kel Sefer’in fırınını bulmak zor olmadı. Eski bir binaydı. Virane gibi hâliyle beklediğimden de kötü durumdaydı. Ama eski duvarda başta Kel Sefer’in resmi olmak üzere eski sararıp solmuş siyah beyaz resimler, el yazması çerçeveli şiirler, özlü sözler, isten sararmış çini tabaklar, antika olmuş ibrikler, leğenler semaverler boy boy renk renk sıralanmıştı.
Resme bakınca Kel Sefer tarama özürlü olmasına rağmen oldukça yakışıklı dalyan gibi bir gençti. Ama kelliği yüzünden başına gelmedik kalmamıştı. Dinledikçe bir tuhaf oldum torunlarından:
Sevdiği, uğruna şiirler yazdığı kızı vermemişler... İçine atmış sevgisini, evlenmiş Kel Sefer ama unutamamış sevdiği kızı… Onun hasretiyle yanıp tutuşan yüreği dayanamamış ve daha elli yaşına varmadan verem olup ölmüş.

Sevdiği kızı alamayınca İnebolu’yu terk etmek istemiş. Orduya askere gitmek için yazılmış fakat kelliği yüzünden bunu kabul etmemişler. DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.