Bana şaka mı yapıyorlardı?

A -
A +
“Sanırım ekonomik sıkıntıları var ve yalnız. Hepimiz senin İstanbul’a gitmeni bekliyoruz...”     Dedem hastanede lavaboya gitmek için ısrar edince dayım durduramamış. Sonrasında da Mehmet dayımın kollarında ruhunu teslim etmiş. Müdahaleler... Koşuşturmalar filan olmuş ama Rabbim emanetini almış artık geri dönüş yok... Aradan yıllar geçti… Ben 17 Haziran 1999 yılında üniversiteden mezun oldum. 19 Haziranda 11 kişilik arkadaş grubu ile 10 gün rahmetli Hacı Amcamın Silifke’deki yazlığına tatile gitmiştik. Tatil dönüşünde de temmuzun ilk haftası Hacettepe Üniversitesine gidip anatomi ya da fizyoloji ana bilim dalında bana özel olarak açılan kadroda öğretim görevlisi olarak başlayacaktım. Arkadaşlarımın hepsi hem benim yerimde olmak istiyor hem de orada olmamdan dolayı gurur duyuyorlardı. Üniversitede hocalarım bana çok az bir öğrenciye nasip olan sınavsız kadro açmışlar ve benim üniversitede akademik hayatta olmamı istediklerini belirtmişlerdi. Şahsen ben de başka bir şey düşünmüyordum. Çocukluğumdan beri hep “bilim adamı olacağım” derdim. Benim hayalimdi bu. Çok şükür bu amacıma ulaşmak için de fırsatlar oluşmuş kapılar sonuna kadar açılmıştı önümde.  Tatil bitince köye geldim. Babama durumu anlatıp “İki gün sonra Ankara’ya gideceğimi söylediğimde babam şu cevabı verdi: “Bak oğlum bilirsin ben İsmail Dayını severim. O İstanbul’da güzel işler yaptı. Gidip görüyorum. Ama bildiğim bir şey de var ki dayının yanında çalışan kadrodan istediği verimi alamıyor. İşleri büyüttükçe sadece ve sadece üzerindeki yükü artırıyor. Bana da tam açıklamıyor ama sanırım ekonomik sıkıntıları var ve yalnız. Ben diğer iki dayın ile de görüştüm. Hepimiz senin İstanbul’a gitmeni uygun görüyoruz...”  Bir anda başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Sanki bir şakaydı bu. Benim adıma ölçmüşler biçmişler ve uygulamam için ısrar ettikleri kararı bildiriyorlardı. Bu nasıl olabilir ki? Kim bir başkasının hakkında hüküm verebilir ki?  Tabii o anda “hayır” cevabını verdim babama. Hem de öfkeli bir yüz ifadesi ile... Sonra babam gayriihtiyari farkında olmadan bir söz söyledi “Ama oğlum bir yeğeni olarak sen onun koltuğunun altına girmezsen nasıl...” diye belirli belirsiz mırıldanırken o anda beynimden aşağıya dökülen kaynar sular bir anda kesildi. Yüksek gerilim akımına kapılan birisi gibi âdeta şoka girdim. Ve rahmetli dedemin sözleri geldi aklıma… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.