Benim hikâyem çok zor...

A -
A +

 

“Şaşkınlığını henüz üzerinden atamamış gibiydi. Bir müddet yüzüme bakıp cevap verdi...”

 
 
Bir süredir acıyarak baktığım delikanlının gözleri uzaklara dalıp gidiyordu. Ne düşünüyor ise sanki her an patlamaya hazır barut gibiydi. O an saldıracak, dişini geçirecek hasımlarını ya da içini dökecek birilerini arıyor gibiydi. Ama belli ki çok acı çekiyordu.
Oturduğum sandalyeden doğrularak yavaş ve tedirgin adımlarla yanına yaklaştım:
-Affedersiniz ama müsaade ederseniz oturabilir miyim?
Bir müddet, içerisinin kirli havası ve ağlamaktan kızarmış gözleriyle beni süzdükten sonra;
“Buyurun, oturun” dedi.
Delikanlının tam karşısında duran boş sandalyeye oturduktan sonra garsona işaret ederek;
-Ne içersin delikanlı, ben bir çay alacaktım da, dedim.
Olanları anlamaya çalışıyordu. Şaşkınlığını henüz üzerinden atamamış gibiydi. Bir müddet yine yüzüme baktıktan sonra cevap verdi:
-Çay olsun, ben de bir çay alayım...
Ardından belli belirsiz mırıldandı:
“Aslında benim bir zehre ihtiyacım var ama ben yine de bir çay alayım!..”
Garsona iki çay getirmesini söyledikten sonra devam ettim:
-Affedersin haddim olmamasına rağmen işine karışacağım ama “zehir” mi dedin sen?
Zehir almayı düşündüğüne göre mutlaka aşk acısı çekiyor olmalısın. Bu acıyı çok iyi bilirim. İstersen derdini bana anlatabilirsin. Belki derdine merhem olabilirim. Böylelikle açılmış olursun. Bilirsin dertler paylaşıldıkça hafifler…
Bu sırada hızlı garson çaylarımızı tek tek masaya çoktan bırakmıştı bile. Çayını kenara çekip karıştırırken cevap verdi:
“Kim olduğunu bilmiyorum ama iyi bir arkadaşa benziyorsun.”
-Sağ ol sen de öylesin…
-Ama benim hikâyem çok zor…  Ne başı belli ne de sonu…
-Olsun ben seni dinlemeye hazırım…
-Bilmem, seni böylesine karmaşık bir hikâye ile sıkmak istemem…
-Ne münasebet! Sizi büyük bir dikkatle saatlerce dinleyebileceğimden kuşkun olmasın. Hatta bana hikâyenizi anlatma zahmetine katlanırsanız beni mutlu edersiniz.
Bunun üzerine derin bir nefes çektikten sonra o günleri yaşıyormuşçasına anlatmaya başladı:
- 8 Ekim tarihini, ben var olduğum sürece unutmayacağım... O tarihte İzmir’de sarışın olduğu kadar da büyüleyici masmavi gözlere sahip bir kızla tanıştım. Onu görür görmez bir tuhaf oldum. Galiba sevda denilen duygu bu olsa gerekti. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.