İnsanlığa sırt çeviren katiller!

A -
A +
 “Özgürlük ve insan hakları havariliğine soyunan Batı cenaplarında(!) mağlubiyetin derin sessizliği vardı...”
 
Bu aziz millet, mazlum gönüllerden aldığı dualarla mazlumların umudu olmuştu. 15 Temmuz Millet Destanı’na seviniyordu; Afrika’nın sömürülen mazlumları,  Orta Doğu’nun perişan edilen halkları, Kudüs’ün mazlum ve asil bekçisi Filistin, Asya’nın cesetleri parçalanan yetim coğrafyası Arakan… Mazlum coğrafyaların ve mağdur edilmiş milyonların duasının kabulüydü 15 Temmuz! Yeni günün rengi, bütün renkleri insaniyet renginde buluşturan ve dünyanın beşten büyük olduğunu gösteren fıtratın rengi olacaktı.
Biz öyle büyük bir milletiz ki, Anadolu evimiz, beş kıta vatanımız, bütün insanlık, dünya kulübesinde ailemiz, mazluma kucak açan milletimiz, vicdanların sesiydi. Tevhit sırrında bir ve diri olmuştu milyonlar. 15 Temmuz’da milletimizi ihanetin esaretine düşmekten bir inayet eli kurtarmıştı. "Ya millet, ya zillet" diye, sesi kısılana dek haykırmıştı meydanlarda Başkomutan!
Birlik ruhuyla Anadolu’nun toprağından temizleniyordu tefrika zehri. En mukaddes değerleri kullanarak kendilerine tiyatro perdesi yapan ve şeytani akılla suyu sulandırarak bulandıran kezzap lobisi tökezlemişti. Minarelerin, ilan ettiği hakikat ve lisan-ı hâl ile gösterdiği doğrulukla ihanet çetesi sökülecekti yeryüzünden. Anadolu’da sönen yalancı güneşin dünyada da hükmü kalamazdı. Oysaki Anadolu’da yanan hakikat güneşi elbette bütün dünyayı aydınlatacaktı.
Minarelerden gelen mesaj, ihanetin taraftarlarına bir ihtar ve hatırlatmaydı. Bozulmuş itikat ve algılarını düzeltmeye ve en önemlisi de tövbeye davet vardı. Bunun topyekûn bir işgal olduğunu, vatanı, milleti ve bu milletin namus ve mukaddesatını hedef aldığını duyuruyordu. Halis imana sırt çevirenler algılayamadı minarelerden gelen sinyali. Hainlerin kumandası, şerre rahmet okuyup Müslüman’a ettiği bedduanın ateşini düşürmüştü 'âmin' diyenlerin ocağına!..
Özgürlük ve insan hakları havariliğine soyunan Batı cenaplarında(!) mağlubiyetin derin sessizliği vardı. Saatleri durmuş biraz geç kalkmışlar ve de geç kalmışlardı. İşlerine de öyle geliyordu. Sala ve ezanla bu aziz millet, güne erken uyanmıştı. Güneş şarkta doğup fecr-i kâzib, fecr-i sadıka dönüşüyordu.

Bu asil millete eşkıya ve hainleri musallat eden, tarihte nebilere, günümüzde insanlığa sırt çeviren çocuk katilleri sükûta gark olmuştu. “One Minute” restinin ve Anadolu kıyamının dünyanın gidişatına olan etkisinden dolayı belli etmemeye çalıştıkları derin hüsranı yaşıyorlardı. Yıllardır kurdukları plan ve oyunlar; halis kalplere cesareti bahşeden ilahi kudret tarafından bir anda bozulunca, kalplerindeki bozukluk yüzlerine aksetmişti... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.