Bu ne biçim kural böyle?

A -
A +
“Burada arkadaşlıklar kavgayla başlar. Sanki ne derece kavga ederseniz, arkadaşlık o kadar güçlenirdi!”
 
Kayıttan sonra bizi odadan dışarı çıkardılar. Sonra yemekhaneye geçtik… Burada bulgur çorbası, ardından kuru fasulye ve bulgur pilavı yedirdiler. Sonra yurt bahçesine çıkarıldık. Ardından baştan savar gibi bir yönlendirme:
-Haydi, yurt bahçesinde oynayın.
Ne kadar kolay ve sıradan bir söz… İyi de ne oyunu? Kiminle? Daha yeni gelmişiz bu yurda… Kimseyi tanımıyoruz ki… Daha yaşımız kaç ki? Bu hâlde bizler neye mi benziyoruz? Kafesinden çıkarılmış ürkek birer keklik yavrusu gibiyiz…
Yine kendi göbeğimizi kendimiz kesecektik… Birlikte geldiğimiz arkadaşlar burada sıkı sıkıya birbirimize destek olmaya çalışıyorduk. Biliyorduk ki böyle yerlerde, hele de ilk günlerde tüm meraklı bakışlar sizin üzerinizdedir. Etrafınızda dört dönüp soru üstüne soru sorarlar. Öyle ki bazı gözler size “uzaydan gelmiş” gibi bakar. Gerçi yeni olduğunuz için pek ses çıkarmazlar. İyi davranırlar.
Üzerinizde bayramlık elbiseler vardır… Akşam çıkartıp, sabah tekrar giyersiniz… Birinci ikinci üçüncü gün derken o elbiseler yavaş yavaş üzerinizde kokmaya başlar… Bir hafta sonra çamaşırhane günü gelir… Kokmaya başlayan elbiseleriniz çamaşırhaneye bırakılır… Bu, o elbisenizle veda vaktidir. Çünkü… Bir daha o elbiselerden haber alamazsınız. Birileri sahiplenmiştir artık.
Peki siz ne giyeceksiniz? Size verilen sıradan yurt elbiseleri üzerinize giydirilir… Böylece artık yurdun sizden önceki kimsesizleri gibi olursunuz… Burada yeni arkadaşlıklar kavgayla başlar. Ne derece sıkı kavga ederseniz, sanki arkadaşlığınız o derece kuvvetli olur!
O gün bir baktım benim elbisem yok… Sağa baktım sola baktım bulamadım… E yurt hayatına yabancı değiliz… Birisi yürütmüş olmalı…  Çok zaman geçmedi, buldum yürüteni… Çamaşırhaneden benim elbisemi çalmış. Ne yapmalıyım?
Görmezden mi gelsem, müdüre mi gitsem… Kendim mi istesem… Ne yapsam… İşte size o dönemin yurtlarında geçerli kurallardan bir tanesi… Ya bileğinin gücüyle başaracaksın… Ya bir daha o güce orada olduğun müddetçe boyun eğeceksin… Yanına gidip kararlı bir şekilde dedim ki:
-O elbise benim. Üstünden çıkart!
Hiç etkilenmedi… Öylesine cevap veriyormuş gibi konuştu:
-Burada bir kural vardır.
-Neymiş o kural?
-Bir elbiseyi bulursan o senindir.
-Ben böyle bir kuralı bilmiyorum ve kabul etmiyorum… Ve senden hemen elbisemi çıkarmanı istiyorum.
-Çıkarmazsam ne olacak? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.