“Kardeşin geri dönmeyecek!..”

A -
A +
“Artık eniştemi yormaya gerek yoktu. Eşyaları İsmail’in arabaya taşıdık. Ben ön koltuğa geçtim...”
 
Ben, on bir yıl önce yaşadığım hatıramı sizlerle paylaşmak istiyorum. Hatırama geçmeden önce olaydan bir ay kadar önce gördüğüm rüyamı anlatmalıyım size... Cerrahpaşa Hastanesinin önündeki otobüs durağının tam karşısında bir park var. Orası denizmiş. Üzerinde bir köprü var. Kolların biri sağa biri sola gidiyor. Üzerinde hızla giden bir otomobil ve içinde kardeşim varmış. Onun köprüden karşıya gidişine çok ama çok üzülüyorum. Rüyamda da bana “o bir daha geri dönmeyecek” diyorlar. Otobüs durağının önünde ağlıyorum…
Sabah kalktığımda çok üzgündüm. Ama o bir rüyaydı. Düşünmeye değmezdi. Her sene olduğu gibi sömestir tatilinde çocukları Silivri’ye köyümüze gönderiyordum. Anne ve babalarımız köyde oturuyorlardı…
Cumartesi günüydü… Teyzemin İsmail isimli bir damadı vardı… Bizim köye gideceğimizi öğrenince “Ben de gidiyorum, giderken onları da götürürüm” demiş. O gün canım çok sıkkındı ve karar veremiyordum…
Akşama Unkapanı’ndaki ablamlardaydık. Eniştenin de arabası var. Hatırımdan geçiyor: “Belki eniştem arabayı verir de ‘Haydi çocuklar gidin alın da gelin' diyebilir.''
Ve o akşam oturup karar veriyoruz. Eniştemin arabasıyla gideceğiz. Hazırlandık, eşyamızı aldık, arabaya bindik… Bu arada bir korna sesi duyduk arkadan. Teyzemin damadı İsmail gelmişti işte… Artık eniştemi yormaya gerek yoktu. Eşyaları bu defa İsmail’in arabaya taşıdık. Ben arabanın ön koltuğuna geçtim. Niyetim kardeşimi arka koltuğa oturtup emniyete almaktı... O da aynen benim gibi düşünüyormuş ve bana sitem etmiş içinden… Kardeşim, büyüğünü sayan değerli bir genç… 27 yaşında ve bize göre evlenme zamanı gelmiş de geçiyor bile!..
Neyse yola çıkıp da giderken kardeşim dedi ki: “Ağabey Fetih Semtinde bizim köylü bir Saim Ağabey var. Bir giyim mağazasında çalışıyor. Giderken onu da götürelim olur mu?”
Kabul ettik. İş yerine telefon ettik ama cevap veren yoktu. Demek ki mağaza kapalıydı. Kardeşim ısrar etti: “O zaman Sirkeci tarafından gidelim. Onu da tren istasyonunda yakalarız.”
Gerçekten tahmin ettiğimiz gibi kardeşim gitti, tren istasyonunda Saim Ağabeyi bulmuş, alıp getirdi… Sağ arka kapıyı açıp içeri buyur etti:

“Yok, sen buyur, yok sen buyur” derken ilk önce kardeşim ardından Saim Ağabey…  Böylece kardeşim tam şoförün arkasına denk gelecek şekilde oturmuş oldu. Saim Ağabey de benim arkamda kalan koltuğa oturmuştu... DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.