Çocukluğumun çamaşırhaneleri

A -
A +
Köy halkının çamaşır yıkamak için ortaklaşa kullandıkları yere “gevsilik” derdik... 
 
 
 
Çocukluğumun köy hayatını anlatmaya devam ediyorum...
Annemler de zorunlu olarak çamaşır yıkamak için, iki kilometre kadar uzaklıkta, üç yüz metre kadar iniş aşağı yürüyerek ulaşılabilen ve bahçelerin sulanmasında yararlandığımız suları bol olan bir yere giderlerdi.
Annem ve ablalarım çamaşırları, kamyon takozlarına benzer ağaçtan “tokaç” dediğimiz çamaşır odunuyla döverek yıkamaya çalışırlardı. Ama çamaşırların tokaçlanması ile onların kirlerden arınmasının bu kadar kolay olup olmadığına siz karar verin.
Köy halkının çamaşır yıkamak için ortaklaşa kullandıkları yere bizim oralarda “gevsilik” derdik. Bu kelime herhâlde giysiden türemiş olmalı. Annemler yıkandığı için ıslak ve çok ağır olan bu çamaşırları sırtlarında yokuş yukarı kan ter içinde köye getirirlerdi.
O yıllarda insanların yazlık ve kışlık kıyafet lüksü yoktu. Hatta gecelik, işlik gibi ayrı ayrı giysilerimiz de yoktu. Yaz kış hep aynı giysileri giyerdik. Öyle "giysi" filan dedim diye gözünüzde büyütmeyin, lâfın gelişi olarak söylüyorum. Gerek su ve sabun yokluğundan, gerek işlerin çokluğundan, sosyal hayat olmayınca insanlar giydiklerini günlerce sırtından çıkarmazdı.
Hatta o yıllarda insanlar bitten korunmak için, bitlerin en çok bulunabilecekleri çamaşırların kıvrım yerlerine gaz yağı sürerlerdi. Gazyağı bulamayanlar bitleri öldürmekle bitiremez bazen sabahtan akşama kadar çardakta, mısır koçanlarının uçlarına taktıkları sopalarla, sırtlarını kaşırdı.
İnsanlar bitlerin kanlarını emmesi ve etini yemesinden dolayı hep zayıf ve cılızdı.
Bazen günümüzde köy yerlerinde sağlığı yerinde olan insanlar için “kanı bitlendi” deyimini kullanırlar. Yani bitin yiyeceği kadar etlenmiş demek isterler.
Bu demektir ki, bizim çocukluğumuzda, bırakın obez yani şişman insanları, doğru dürüst sağlıklı insan yoktu ve insanların çoğu zayıf, sıska, çelimsiz kişilerdi. Başka türlü bu halk deyimleri niye üretilsin ki!
Çok sonraları DDT bulundu, daha doğrusu dünyada bilinen fakat daha Türkiye’de bilinmeyen DDT köylere kadar geldi. Bu ilâcın bit ve pireler üstündeki etkisini gören köylüler âdeta bayram etti.
Geceleri, zararına aldırmaksızın, yataklara ve yorganlara bile bol DDT serpiyorlardı...

              Asst. Prof. Dr. Osman Nuri Yıldırım

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.