Şu insanlığa bakar mısınız?

A -
A +
Saat Usta boş durmayı sevmez “Boş duracağına bedava çalış” sözünü ilke edinmiştir...
 
Çaltılıçukur köyünden Paşa Dayı’nın Güzelsu Bucağındaki çok yakın arkadaşına sattığı öküzün parasını alıp birkaç gün içinde de sahibi almaya geldiğinde öküzün öldüğünü öğrenmesi üzerine bakalım bu iki dostun arasında nasıl bir konuşma görüşme olacak?..
Paşa Dayı, ahbabına “Size sattığım parasını da aldığım öküz öldü. Dolayısıyla paranızı iade etmeliyim” der. Fakat arkadaşı bakın nasıl bir cevap verir:
“Paşa’m sen ne diyorsun? O öküzü ben senden satın aldım mı? Aldım. Dolayısıyla o ölen öküz benim öküzümdür. Senin bu ölümde bir kabahatin yok ki. Hayır, koy cebine o parayı. Almam, alamam. Ananın ak sütü gibi helal o para sana. Israr etme lütfen, vallahi almam; billahi almam” demesin mi?
Bütün ısrarına rağmen, ölen öküzün parasını arkadaşına veremeyen Paşa Dayı’nın onuruna dokunur bu durum. Öküzün ölümü kendi yanında olduğu için ölümünden kendini sorumlu tutar. O kadar ki üzüntüsünden yataklara düşer, felç geçirip ölür...
Şu insanlardaki insanlığa bir bakar mısınız? Elli yıl önceleri yaşanmış bu olay. Paşa Dayı ve arkadaşı gibilerine rastlamak günümüzde mümkün müdür bilemem. Binde bire çoktan razıyım ben.
Oldu olacak, Çaltılıçukur köyünden bir kişiyi daha tanıtayım size… Yazarın babasının sık görüştüğü, dahası ortak iş yaptığı bir komşuları vardır. Adı Sait olmasına rağmen, herkes ona “Saat Usta” der.
Neden mi?
Doğru işleyen bir saat gibi, söz verdiği zamanda doğru ve düzgün iş yaptığı için...
Bu nedenle, değirmenci olan babası, değirmenin tamir ve bakım işlerini hep Saat Usta’ya yaptırır.  Saat Usta, oldukça uzun boylu, gür sakallı, biraz kambur ve sürekli eli arkasında yürüyen bir adamdır. Boş durmayı sevmez hiç:
“Boş duracağına bedava çalış” sözünü ilke edinmiştir kendine.
Gerçekten de işi olmadığı günlerde, yukarıda sözünü ettiğimiz Paşa Dayı ile birlikte köyün yollarını onarırlar sürekli. Der ki yazar: “Çocukluğumuzda köyde ne kadar yaşlı insan varsa -köy imamı ve sakatlar hariç, çünkü onlar askere alınmıyordu- hepsi de istiklal gazisiydi. Bunların hepsi de güngörmüş, olgun, yalan, hile bilmeyen, herkesin yardımına koşan, metanetli, gözü kara, mert ve çoğu aksakallı muhterem insanlardı. Onların savaş, seferberlik, kıtlık ve yoklukla ilgili pek çok anılarını dinlemişimdir. Her biri muhterem insandı. Onların kitaplarında övünmek, kendilerini üstün görmek yoktu...”
          Hüseyin Erkan-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.