Ateş düştüğü yeri yakar

A -
A +

 

“Şehitler üzerine neler söylenmiş neler yazılmıştır. İki farklı zamanda iki şehit ailesi tanıdım...”

  Hani diyorlar ya "Ateş düştüğü yeri yakar", aynen öyle... Bir doktorumuz vardı. Herkese gerçekten ilgi ve şefkat gösteren... Hastasına bakmak için öğle yemeğini yemeye fırsat bulamayan: "Yazık, fakir fukara nice yoldan gelmiş; belki borç bulmuş, onu nasıl bekletirim ben. Bir lokmayı sonra yesem ne olur?" diyen bir doktor... Şükrü Bey ismi...  Bir dönem Süreyya Paşa Sanatoryumunda Klinik Şefi olarak görev yapmış değerli insan Uz. Dr. Şükrü Bey... Bir gün yine özel muayenehanesine gittiğimde kendisini on yaş ihtiyarlamış gördüm... Ne ihtiyarlaması çökmüştü resmen... O kadar ki "hayırdır hocam?" demeye çekindim. O kadar üzgün, o kadar perişan, o kadar dağılmış haldeydi… Yani hayat anlamsızlaşmıştı ona. Âdeta robotlaşmıştı. Görevini yapıyordu ama kendisi orada yoktu... Ağzını bıçak açmıyordu... Acıyla yutkunarak sordum: "Hocam bir üzücü durum mu var?" Çaresizce dudakları kıpırdadı: "Ağrı'da şehit olan asteğmen benim yeğenimdi." Bir amcanın yeğenine yangısı bu kadardı da, bir babanın, hele bir ananın hele hele bir eşin ve çocuklarının şehide yangısı nasıl olurdu?.. Bu olay 1994'te yaşanmıştı...  Bir de 2006 yılında bir şehit ailesine röportaja gitmiştim. İstanbul’daydı evleri… Daha oğulları şehit olalı bir ay olmuştu. Evde bayraklar asılıydı, odası 'şehit odası' olarak sımsıcak duruyordu... Annesinin gözünde tülbent kurumamıştı henüz… Dedi ki babası: "Şehit cenazesi bu evden kalkarken sandık ki dünya bizim eve toplandı. Mahalle düğün yeri gibi oldu... Valisi, komutanı, emniyet müdürü kim varsa bizi bağrına bastı... Bize ediler ki: 'Bundan sonra biz varız... Yanınızdayız... Sizi asla yalnız bırakmayacağız...' Doğrusu insanın yüreği birazcık teselli buluyor bu sözlerle... O gün şehidimizi evladımızı toprağa verdik… Evimize döndük… Ama aradan bir ay geçti... Daha o günden bugüne gelen ilk kişi sizsiniz... Bir daha kapımızı çalan olmadı..." Ateş düştüğü yeri yakar... Ne kadar doğru bir söz... Ve ne zaman bir şehit haberi duysam yüreğim burkulur… Yunus Emre'nin o mısralarını hatırlarım: "Bu dünyada bir nesneye yanar içim göynür özüm/Yiğit iken ölenlere, gök (yaş) ekini biçmiş gibi." Allah bu millete, bu devlete, bu orduya zeval vermesin... Rabbim şehitlerimize rahmet eylesin... Şehit ailelerine sabırlar versin...                  Selim Yavuz-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.