Şehitlik yanında İngiliz şantiyesi

A -
A +
İngilizlerin aradığı işe talip olmak üzere müracaat ettim. Beni yazıhaneye verdiler.
 
 
Askerî Mızıka Okulu'nun son sınıfındaydım. Okulumuz askerî olmasına rağmen sivil okullar gibi ders yılı sonunda iki ay tatile giderdik. O yıl da tatile gelmiştim köyümüz Ayvalı’ya. 1943’te İskenderun-Ankara-Konya kara yolu İngiliz müteahhitlerince yenilenip asfalt yol hâline getiriliyordu. Bu yol, tarihî bir yol olarak Gülek Boğazı'ndan geçilerek gidilir. İşte bizim köyümüz de bu yola en çok bir buçuk saatlik bir yerdedir.
O zaman okumuş-yazmışlara çok ihtiyaç vardır.
Çamalan köyüne bitişik sayılan bir yerde Gülek nahiyesi vardı. Kuzeye doğru, onu geçince önümüze bir Türk şehitliği gelir. İngilizlerin şantiyesi işte bu şehitliğin hemen üstündeydi.
Bu yola gelince: Birinci Dünya Savaşı yıllarında Almanların kullandığı tek yol olup bizi Gülek Boğazı'na götürürdü. Almanların kullanabildiği tek yoldu. Dolayısı ile o zamanın vasıtalarının kullanılabileceği şekle getirilmiş ancak zamana uygun olmadığından İngilizlere yeni şekle uygun ve kullanışlı hâle getirilmek üzere ihale edilmişti.
Bir not olarak hatırlatmalıyım ki ben yetiştirdiğimiz sebzeleri Bürücek Yaylası'nda satmak için mecburen bu boğazdan geçerdim. Ve yol kenarlarında atıl bir vaziyette Almanların bıraktığı vasıtaları görürdüm; hepsi demir tekerlekli idi. Ayrıca herkese malumdur, Büyük İskender bu Boğaz’ı geçerken hiçbir düşmana rastlamadığı için bir şükür nişanesi olarak oradaki bir kayaya yazdırdığı kitabe hâlen okunabilecek durumdadır.
Çocukluğumdan beri köyde işlere koşmaya alışık olduğumdan İngilizlerin aradığı işe talip olmak üzere müracaat ettim. Beni yazıhaneye verdiler. Orada çalışır iken bir puantöre ihtiyaç duyulmuş, beni puantörlüğe verdiler...
Bu işi hemen hemen iki aya yakın devam ettiriyorken yollar da artık şeklini alıyor, asfaltlanmaya başlıyordu. Ancak benim görüşüme göre yapılan iş hoşuma gitmiyordu.
Çakıllar döşeniyor, üzerleri mucurla düzeltiliyor ve üzerlerine ince bir asfalt dökülerek kumla tamamlanıp makinelerle sertleştirilip hazırlanıyordu. Çok zayıf bir şekilde yapılan bu işlem benim hiç hoşuma gitmiyordu. O gün beni kontrole gelen şef mühendis John’a işlemin pek zayıf yapıldığını, yolun iki gün içinde bozulmaya yüz tutacağını söyledim. Yanında daima beraber olduğu Orhan’a “Bu ne diyor?” demiş.
O da, söylediklerimi tercüme etti. Demiş ki:
“Ona söyle o mu mühendis, ben miyim?..” DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.