Hasta ziyaretine giderken

A -
A +

 

Bir vatandaşa gözüm takıldı… Sırtında eskimiş bir ceket,  ayağında eski bir pantolon…

  Yaşlı hanımefendinin verdiği cevap kesindi: “Geriye dön ve ilerideki BİM mağazasına kadar yürü. Oradan sağa yukarıya dön hastaneyi görürsün” dedi. Kendimce böyle olmalıydı. Hastane uzakta olamazdı. Döndüm geri yukarıya doğru… Bu arada “hastamı arasam mı?” dedim içimden. Baktım telefonumun şarjı da azalmış. Yine de aradım. Ne var ki telefonu “ulaşılamıyor” diyordu… Geri dönüp o hanımefendinin dediği gibi BİM mağazası aramaya başladım. Sağa sola bakarak yürürken demin geldiğim yolun yarısı kadar daha geri gittim. Derken bir terzi dükkânı gördüm: “Şu terzi burayı iyi bilir. Bir de ona sorayım” dedim. Terzi beyefendi de tam mahallesine yakışır şekilde Karadenizli biriydi. Elindeki dikiş işini bıraktı sağ olsun. Dışarı çıktı. Caddeyi göstererek tane tane anlatmaya başladı: “Şimdi geri dönecesun. Ha bu kaldırım temirleri takip ederek dümdüz gidecesun… İleride karşuna bir top sahası çıkacak. Hemen köşesinde bir Halk Ekmek püfesi vardur. O büfeciye sor. Turağu sağa gösterir. Hat 5’e binecesun…”
Demek ki metrodan inerken bana yol tarif eden bacının dediği gibi gidecektim… Tekrar döndüm aynı yola… Gide gide iki kilometre kadar daha gittim… Top sahası dedikleri yeşil halı sahasıydı… Halk Ekmek Büfesi de oradaydı. Büfeciye varıp selam verdim:
“Bana İstanbul Taksim Gazi Osman Paşa Hastanesine nasıl gideceğimi söyleyebilir misin?”
Camdan aşağı eğildi. Gözlerime bakarak dedi ki: “Şu karşıda İETT durağı var görüyor musun? “Evet” “Git orada bekle. Hat 5 yazan otobüse bin. Son durağı hastanedir.” “Hay Allah razı olsun…” Geçtim karşı durağa beklemeye başladım… Sessiz sakin bir ortam… İnsanlar işinde gücünde… O ara bir vatandaşa gözüm takıldı… Sırtında eskimiş bir ceket,  ayağında eski ama ütülü bir pantolon… Başında bir başlık… Tipik bir Anadolu insanı… Kaldırımdan yürürken başı öne eğik, kendi kendiyle konuşur gibi yürüyordu… “Nereden geldim İstanbul’a?” der gibi bir hâli vardı… Nasıl olsa otobüsüm gelmiyordu. O adamcağızı gözümle takip ediyordum… Adamcağız yolun karşısına geçti. Halk Ekmek Büfesine yöneldi… İçinde iki halk ekmek bulunan bir poşetle bu defa yolun karşısından geldiği istikamete döndü… Dedim kendi kendime: “Bu garibim kim bilir köyünde iken ne yaylak bir yerde çiftinde çubuğundaydı… Tavuğa yumurtaya süte para mı verirdi?'' DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.