Arkadaşımın düğününde...

A -
A +
Uzun yıllar sonra Cemil ile karşılaşmamız, beklediğim gibi çok sıcak olmadı...
 
Onu tanıyıncaya kadar aşkın, acı çekmenin ne demek olduğunu bilmiyordum. Kendime göre bir mutluluk anlayışım ve yaşantım vardı. Şiir yazıyordum spor yapıyordum. İş ve spordan arta kalan zamanlarımda çoğu kez kendimi tabiatın kollarına atıyor yeşilin binbir tonuyla saatlerce iç içe yaşıyor, mutluluğun tadını çıkarıyordum.
Liseyi bitirdikten sonra hemen çalışma hayatına atılmış eve ekmek götürmeye başlamıştım. Daha on altı yaşımda tam bir emekçiydim artık. Sevda üzerine onlarca şiir yazmış amma hiç âşık olmamıştım. Bazı zamanlar kendi kendime sorduğum da oluyordu:
Aşk denilen üç harfli kelime acaba nasıl bir şey diye bazen arkadaşlarımın bana takıldığı da oluyordu. “Bu kadar aşk şiiri yazıyorsun sen şıpsevdinin biri misin Yaşar, kim bu kavuşamadığın sevgililer böyle?” diye… Onlara yazdığım bu şiirlerin sanal olduğunu sevdiğim tek bir kız dahi olmadığını aşkı hiç tatmadığımı söylüyordum. Gerçi hiçbirini inandıramıyordum ve her seferinde kendime güldürüyordum...
Liseyi bitirinceye kadar beraber okuduğum, bir kalaylı bakır sahana beraber kaşık salladığım; sokaklarda futbol oynadığım, sevinçlerimi acılarımı paylaştığım arkadaşım Cemil, benim aksime liseyi, sonra Hukuk Fakültesini bitirip iyi bir avukat olup çıkmıştı...
Ailesi ile birlikte İstanbul’a taşınmışlar ve onunla arkadaşlığımız mazide kalmış gibiydi. O zamanlar cep telefonu yok, sadece arada sırada bayramlarda yılbaşlarında mektup kartlarıyla iki satır kelam selam yazabiliyorduk.
Cemil’in ailesi zaten varlıklıydı; onun geleceği parlaktı ve büyük hayalleri vardı... Bir gün kendisinden bir telgraf aldım. Bu aynı zamanda bir düğün davetiyesiydi. Cemil evleniyordu, bu mutlu gününde beni de aralarında görmekten mutluluk duyacağını belirtiyordu.
Cemil’in düğün davetiyesine olumsuz cevap veremezdim.
Uzun yıllar sonra Cemil ile karşılaşmamız, beklediğim gibi çok sıcak olmadı. Zira yıllar önce aynı sokakları çiğnediğim, aynı çorbaya kaşık salladığım Cemil ile şimdi beni karşılayan Cemil arasında dağlar gibi fark olduğunu fark ettim.
Ondan beklediğim sıcaklığı ilk karşılaşmamızda bulamamıştım. Cemil benimle kucaklaşıp hasret gidereceği yerde sadece elini uzatıp “Hoş geldin Yaşar" demekle yetindi.
Buz kestim, bozuldum amma belli etmemeye çalıştım... DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.